Ortadoğu’da yanan ateş ve Müslüman coğrafyasının akıbeti
İran’ın İsrail’e başlattığı füze saldırısı, bu coğrafyanın kederli tarihinde yeni bir sayfa açtı.
Ortadoğu’nun kadim toprakları, asırlardır çatışmaların, savaşların, fitnelerin pençesinde. İran’ın İsrail’e başlattığı füze saldırısı, bu coğrafyanın kederli tarihinde yeni bir sayfa açtı. Artık mesele sadece iki ülkenin çatışması değil, Müslüman coğrafyanın tamamını ilgilendiren büyük bir krizin habercisidir.
“Ateş düştüğü yeri yakar,” derler. Ancak Ortadoğu’da yanan ateş sadece düştüğü yeri değil, çevresini ve tüm insanlığı da yakacak büyüklüktedir. Bugün İran ile İsrail arasındaki çatışma, tüm Müslüman ülkeleri içine çekecek bir kasırgaya dönüşebilir. Peki, bu coğrafyada yaşayan Müslümanların sonu ne olacak?
Her şeyden önce, bu savaşların ardında Müslüman halklar parçalanırken, dış güçler kendi çıkarlarını sağlamlaştırıyor. “Fitne uykudadır, uyandırana lanet olsun,” diyen bir peygamberin ümmeti, fitnelerle sınanıyor. Kardeş kardeşe düşman ediliyor, coğrafyanın zenginlikleri emperyalist güçlerin ellerine geçiyor.
Ne yazık ki Müslüman liderler, halkın acılarına derman olmak yerine, kendi iktidarlarını korumanın derdine düşmüş durumda. Bunu gören genç nesiller ise umutsuzluğa kapılıyor, topraklarına olan inançlarını yitiriyor. Ümmet bilinci zedeleniyor, kardeşlik bağları kopuyor.
Bugün bu coğrafyanın geleceği, yalnızca füze ve silahların gölgesinde değil; adalet, merhamet ve hakkaniyetin yeniden inşa edilip edilmeyeceği sorusunda gizli. Eğer Müslümanlar birliği, kardeşliği ve ortak hedefleri yeniden tesis edemezse, bu coğrafyanın yarınları karanlık olacaktır. Oysa ki, “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.” diyen bir inanç sistemi, bu kaostan çıkış yolunu aslında bize göstermiştir.
Müslüman halkların kendi kaderini tayin etmesi, iç kavgalar yerine barışı inşa etmesi ve dış müdahalelere karşı uyanık olması gerekmektedir. Ancak o zaman bu coğrafya yeniden dirilecektir. Bugün atılan füzeler belki toprakları yakar ama kalplerdeki iman yeniden yeşerdiğinde, umut ışığı karanlıkları aşacak güçtedir. “Zulüm ile abad olanın ahiri berbat olur” diyerek, bu çatışmaların sadece güç sahiplerine değil, tüm insanlığa zarar vereceğini unutmamalıyız.
Barış ve adaletin inşası için birlik olmadan, bu coğrafyanın yaralarını sarmak mümkün olmayacak.