Dolar 42,5291
Euro 49,5628
Altın 5.744,63
BİST 11.007,37
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 17°C
Az Bulutlu
Bursa
17°C
Az Bulutlu
Paz 11°C
Pts 10°C
Sal 10°C
Çar 10°C

Perdenin Gerçeği “Sinema Yönetmenin Felsefi Beyanıdır.”

7 Ekim 2025 22:22
A+
A-

Bir kısa film yönetmeni olarak şunu söyleyebilirim ki “Perdenin sadece bir ışık oyunu olmadığını,insan ruhunun derinliklerine açılan bir felsefe kapısı olduğunu çok iyi biliyorum”

Sinema sadece bir hikaye anlatma aracı değil,aynı zamanda varoluşsal sorgularımızı,toplumsal çatışmalarımızı ve insan doğasının karmaşıklığını yansıtan bir aynadır.

Perdeye yansıyan her bir kare, genellikle görününden çok daha derin bir felsefe zeminine oturur. Yönetmenler bilinçli veya bilinçsiz kamerayı  bir felsefi akımdan dünyaya çevirir.

Varoluşçuluk:Bireyin Boşlukla Yüzleşmesi

Sinema üzerinde şüphesiz en derin etkiyi bırakan akımlardan biridir.Bu akım insanın anlamsız bir evrende yalnız olduığunu,özgürlüğün büyük bir sorumluluk yüklediğini ve hayatın absürt olduğunu vurgular.Karakterler genellikle yalnız yabancılaştırılmış ve amaçsız bir arayış içindedir.Bu akımın olduğu filmler karakterin kendi gücünü yaratma mücadelesini ve ölüm kaygısını konu edinir. Mr.Nobody gibi filmler bu varoluşsal kaygıyı odak noktası belirler.Bu filmlerde karakter kendi kararlarıyla kimlik inşa eder.

Marksizm Ve Eleştirel Teori:İktidarın Anatomisi

Sinemayı toplumsal yapıyı,sınıf çatışmalarını ve iktidar ilişkilerini sorgulayan bir yöntrem olarak kullanır.

Seyirciyi egemen ideolojiye karşı eleştirel düşünmeye davet eder.

Odak noktası genellikle sömürü,eşitsizlik kapitalizmin bireyler üzerindeki baskısıdırDistopik filmler ve toplumsal dramalar bu akımdan beslenir.

Parazit(Parasite) V For Vendetta gibi filmler bu bakış açısını taşır.

Postmodernizm:Büyük Anlatının Çöküşü

20.yüzyılın son zamanlarında güçlenen bu akım gerçeğin göreceli olduğunu büyük anlatıların (din,bilim,tarih)artık gerçek olmadığını savunur.

Bu akıma göre göre herşey simülasyondan ibarettir.Yani film olduğunun farkındadır ve bunu izleyiciye hissettirir.Farklı türler bir araya gelir,kronoloji parçalanır,referans/pastis sıkça kullanılır.

Benim için en önemli örnekleri Matrix ve Inception(Başlangıç)filmleridir.

Matrix simülasyon teorisi ve gerçeklik sorgulaması konusunda ön plana çıkarken Inception katmanlı gerçeklikler ile postmodern düşünceyi yansıtır.

Sinema Ve Felsefenin Kaçınılmaz Bütünleşmesi

Şunu hiçbir zaman gözardı edemeyiz.Sinema sadece bir eğlence aracı değil aynı zamanda bir düşünce biçimidir.

Bizler ışığı kamerayı ve kurguyu kullanarak bir filozofun kelimeler ile ifade edemeyeciği bir şekilde fikirleri deneyimlenebilir hale getiriyoruz.Bir filmin bizi rahatsız etmesi düşündürmesi arkasındaki felsefi akımdır.

Bir filmi derinden hissetmek o filmin felsefi kodlarını çözmekten geçer.

Uzun lafın kısası sinema sadece bir sanat formu değil aynı zamanda düşünce laboratuvarıdır.Yönetmenler kamerayı bir sorgulama aracı olarak kullanır.

Sinemayı anlama biçimi olarak görenlere soruyorum:”Bu felsefi düşünceler bize var olan bir dünyanın yansıması mı yoksa yeni bir insanlık gerçeğini aktif olarak yaratmaya mkı hizmet ediyor?”

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.