Kuşlar ılık şehirlere, insanlar ılık kalplere göç eder
Bazen sadece bir tebessüm yeter. Bazen içten bir “Nasılsın?” sorusu, günümüzü güzelleştirir.
Çünkü insanı ayakta tutan şey yalnızca güçlü kaslar değil, güçlü değerlerdir.
Merhamet, zarafet, saygı, nezaket, vefa, sabır, dürüstlük… Bunlar hayatın görünmeyen ama en sağlam temelleridir. Güzellik geçer, gençlik solar… Ama karakter, yıllarla kök salar. Kimi zaman bir sessizlikte, kimi zaman bir göz temasında fark edilir gerçek zarafet.
“Eğer bir şey olmak istiyorsanız, doğru ve güzel insan olun. O kulvarda pek yarış yok.” Ne kadar doğru değil mi? Kırmızı halılar, lüks arabalar, gösterişli kıyafetler… Hepsi birer maske. Gerçek kadınlar ve erkekler, ruhlarını ve zihinlerini giyinenlerdir. Ne istediklerini bilen, hayata karakterle tutunanlardır.
Ne kadar doğru değil mi? Hayat; kırmızı halılar, marka çantalar, parlayan arabalar değil. Hayat, annesinin elini öpen bir evlatta, susan ama anlayan bir dostta, düştüğünde kaldıran bir kalpte gizli. İnançlarımız, değerlerimiz kadar insanız.
Ve bu dünyaya bıraktığımız en kalıcı iz, iyi niyetimizdir.
Sadece denize değil; kendimize de bakalım.
Gökyüzünü izleyelim, kuşları takip edelim,
ve hatırlayalım:
Kuşlar ılık şehirlere, insanlar ılık kalplere göç eder…
Bu dünya mükemmel insanlara değil; merhametli, sevgi dolu, saygılı ve güzel bakan insanlara ihtiyaç duyuyor. Biraz anlayış, biraz zarafet… İşte asıl eksik olan bu. Bugün bir çocuğa, yürümenin yoksulluk değil bir seçim olduğunu; bir arabaya sahip olmanın karakterin ölçüsü olmadığını anlatabiliyor muyuz? Güzellik geçiyor, gençlik geçiyor. Geriye ne kalıyor biliyor musunuz? Tavırlar, vicdan, duruş… Yani gerçek zarafet. Hayat kısa. Ucuz duygularla değil, derin izlerle yaşanmalı.
Ve unutmadan… Bu dünya daha fazla “mükemmel” değil, daha fazla “iyi” insan istiyor.
Hayatı gösterişle değil, derinlikle yaşa.
Ve unutma: Gençlik geçer, güzellik geçer…
Karakter kalır.