Aile Kavramı Yok Oluyor, Nesil Tükeniyor
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın “Kadına Yönelik Yapay Zekâ ve Veri Bilimi” başlığıyla duyurduğu strateji belgesi, bu toplumun yüzyıllardır ayakta durmasını sağlayan aile yapısının damarlarına sessizce işleyen bir virüs gibi duruyor.
Kadının teknolojiyle “güçlendirilmesi” masalı, kulağa modern geliyor elbet…
Ama perde arkasındaki zihniyet, aile bütünlüğünü korumak şöyle dursun, genç nüfusun çöküşüne hız verecek bir toplumsal mühendislik kokuyor.
Bakan hanım “Kadının gücü dijital geleceğimiz için stratejik zorunluluk” diyor.
Peki soruyorum…
Kadının gücü evinden, anneliğinden, ailesinden koparılarak mı sağlanır?
Yoksa bu toplumun kök saldığı aile yapısı mı yok sayılıyor?
Bugün kadınları yazılıma, veriye, yapay zekâya yönlendirirken bir an olsun düşünülmüyor:
Ya yarın “genç nüfus azaldı, toplum yaşlandı” diye yine milleti suçlayan açıklamalar yapılırsa?
Bu çelişkinin hesabını kim verecek?
Kadın; kutsal olan “ana”dır.
Evladının ilk öğretmeni, yuvanın huzuru, ailenin kalbidir.
Ama siz bu kalbi göğsünden çıkarıp teknoloji laboratuvarlarına taşımayı bir vizyon diye sunuyorsunuz.
Oysa toplumlar ekrandan değil, aile ocağından güç alır.
Bugün aileler; çatır çatır çöküyor.
Evlilik imkânsızlaşıyor.
Boşanma olağanlaşıyor.
Sadakat bile yan yana durmayı beceremiyor.
Fuhuş artıyor, şiddet artıyor, huzur kaçıyor.
Doğum oranı yerin altına indi.
Evin içi ekran çöplüğüne döndü.
Kadın da mutsuz, erkek de mutsuz, çocuk ise tamamen savrulmuş durumda.

Ama hâlâ “Kadını güçlendiriyoruz!” diye övünüyorsunuz.
Hangi güç?
Aile yok oluyor, nesil tükeniyor, evlilik değerini kaybediyor…
Bu nasıl bir güçlenme anlayışıdır?
Gerçek güç; Kadının erkeğine, erkeğin kadınına yoldaş olmasıdır.
Gerçek güç; ailenin ayakta kalmasıdır.
Gerçek güç; neslin devamıdır, toplumun dirliğidir.
Kadın analığını kaybederse, kocasını rakip görürse, ailesini yük sayarsa; teknoloji ne işe yarar?
İsterse dünyayı kodlasın…
Aile yok olursa, o “güçlü kadın” kime, neye güç olacak?
Bugün Batı bile pişman.
Çöken aile düzenini toparlamak için çırpınıyor.
Özür dileyerek geri adım atıyor.
Biz ise onların bile vazgeçtiği hataların üzerine koşar adım gidiyoruz.
Teknoloji kölesi olduk.
Ebeveyn çocukla konuşmayı bıraktı, herkes ekranla konuşuyor.
Duygular plastikleşti, evler soğudu, sofralar sustu, kalpler koptu.
Oysa en güçlü yasa kitaplarda değil, annelerin evlatlarının gönlüne nakşettiği terbiyededir.
En sağlam kanun; babanın adaletli bakışındadır.
En iyi eğitim; aile ocağının sıcaklığındadır.
Bütün bunlar yok olursa, devlet nasıl ayakta kalacak?
Bu ülkeye zamanında “aile planlaması” adıyla yapılan kötülüğü unutmadık.
Bugün de aynı oyunu “teknoloji”, “yapay zekâ”, “kadın vizyonu” süsüyle yeniden önümüze koyuyorlar.
Reis’i seviyoruz, güveniyoruz;
Ama bu gidiş, bu dayatma, bu strateji ülkeye sessiz ve sinsi bir çöküş hazırlıyor.
Bu oyun görülmezse, ileride çok geç olabilir.
Ailenin genetiğiyle oynamayın!
Kadını aileden koparan her proje, toplumu uçuruma sürükler.
Doğurganlığı yok eden her adım, devletin geleceğini karartır.
Aile çözülürse, hiçbir yasa, hiçbir teknoloji o enkazı kaldıramaz.
Bugün görmezden gelinen tehlike, yarın tüm ülkeyi kavuracak bir yangına dönüşür.
Aile kaybedilirse, millet kaybedilir.
Millet kaybedilirse, devlet kaybedilir.
Ve o gün geldiğinde, pişmanlık kimseye bir fayda sağlamaz.