Bedel Ödeyenler ve Kaçanlar
Siyasi cesaretin ayracı, CHP’nin İmralı’ya temsilci göndermeme kararı elbette kendi siyasi tercihidir. Buna kimsenin diyeceği bir şey yok. Ancak bu karar, yıllardır gözümüzün önünde duran ama bir türlü yüksek sesle söylenmeyen bir hakikati yeniden ortaya çıkardı.
CHP hiçbir zaman çözüm üretme sorumluluğunu üstlenen, risk alan ya da ülkenin faydasına olacak bir süreçte elini taşın altına koyan bir aktör olmadı.
HDP’ye ve ona gönül verenlere düşen ise artık şunu açıkça görmeli.
CHP sizi hiçbir zaman siyasi özne olarak değil, yalnızca seçim kazandıran bir araç olarak gördü.
Bir gün yanınızda görünüp ertesi gün ortadan kaybolan bir siyaset anlayışıyla nereye kadar gidilebilirdi ki?
Bugün Türkiye’de farklı siyasi çizgilerden aktörler, yani MHP’den AK Parti’ye kadar sürecin tüm bileşenleri, ülkenin terörsüz geleceği için ortak bir zeminde duruyor. Oy kaybetme pahasına risk almaktan korkmayan bir irade var ortada. Gençlerin ölmediği, enerjisini iç kavgalara harcamayan bir Türkiye hayali için bedel ödemeye hazır bir görüntü sergileniyor.
Peki CHP ne yapıyor?
er kritik dönemeçte yaptığı gibi yine gölgelere çekilmeyi, süreç dışı kalmayı seçiyor.
Yarın çıkıp bu olanları kendi tabanına hoş görünmek için terörize edecek açıklamalar yapacaklar, tribün siyaseti yapacaklar, sanki hiç masada olmamış gibi davranacaklar.
Bu artık bir tutum değil, bir alışkanlık, Bir refleks.
Açık bir gerçeği tekrar hatırlatalım: Kürt sorununun olmadığı, gençlerin toprağa verilmediği, Türkiye’nin bütçesinin içerideki kavgalarla heba edilmediği bir denklemde; HDP’nin Millet İttifakı’na eklemlenmediği bir siyasi tabloda; Kürt seçmenin “Erdoğan karşıtlığı” üzerinden mobilize edilemediği bir ortamda CHP için HDP seçmeninin herhangi bir değeri yoktur.
Bu kitle onlar için bir yük değil, yalnızca bir sayıdan ibarettir.
Buna karşın AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın çizgisi değişmemiştir:
Barış isteyenle barışılır, savaş isteyene karşı da devlet gereğini yapar.
Çünkü devlet yönetimi kahve sohbetiyle değil, tarihsel birikimle, tecrübeyle ve stratejik akılla yürür.
Devlet ne zaman ne yapılacağını bilir; kimin nerede durduğunu, kimin neye niyet ettiğini, kimin hangi masaya ne için oturduğunu da bilir.
Tarih, bedel ödeyenlerin, risk alanların adını yazmıştır.
Seçimden seçime ortaklık kurup kritik anlarda kaybolanların değil.
Bugün yaşadığımız süreç, kimin gerçekten bu ülkenin terörsüz geleceğine inanıp mücadele ettiğini; kimin ise rüzgâra göre yön değiştiren bir siyaset tarzına sahip olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Türkiye, cesurların yolunda yürümeye devam ediyor.
Çünkü devlet yönetimi kahve sohbetiyle değil, tarihsel birikimle, tecrübeyle ve stratejik akılla yürür.
Devlet ne zaman ne yapılacağını bilir; kimin nerede durduğunu, kimin neye niyet ettiğini, kimin hangi masaya ne için oturduğunu da bilir.
Tarih, bedel ödeyenlerin, risk alanların adını yazmıştır.
Seçimden seçime ortaklık kurup kritik anlarda kaybolanların değil.
Bugün yaşadığımız süreç, kimin gerçekten bu ülkenin terörsüz geleceğine inanıp mücadele ettiğini; kimin ise rüzgâra göre yön değiştiren bir siyaset tarzına sahip olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Türkiye, cesurların yolunda yürümeye devam ediyor.