İklim yasası mı, İklim tuzağı mı?
Amerika, Çin, ve Rusya’nın, kabul etmediği iklim değişikliği Kanunu’nu siz neden bu millete dayatıyorsunuz?
Yapay böceklerle gıdasız bir geleceğe doğru hızla ilerliyoruz.
Dünya yeni bir döneme giriyor: İklim krizi bahanesiyle, gıdaya erişimin, üretimin, hatta nefes almanın bile düzenlendiği, yasaklandığı, sınırladığı bir çağa… Buna “iklim yasası” diyorlar. Ama soruyorum: Bu gerçekten insanlık için mi? Yoksa küresel sermayenin, birkaç elitin dünyayı kontrol altına alma projesi mi?
İlk uygulamalar başladı bile. Telefonla doğrulattım: Burdur Kızılkaya’da sebze-meyve üretimi kısıtlanmış. Konya, Karaman’da büyükbaş hayvancılığa darbe vuruluyor. Gerekçe: Su yetmiyor, çevre zarar görüyor. Yarın domatesi bile serada değil laboratuvarda üretip “yapay besin” diye yedirecekler bize. Bu muydu doğayı korumak?
Asıl amaç; köylüyü üretimden koparmak, halkı bağımlı hale getirmek. Market raflarında organik sandığımız ürünlerin yerine, şirket patentli GDO’lu tohumlar, böcek proteinleri, laboratuvar etleri yerleştirmek. Çünkü topraklı, doğalı, özgür olan tehlikelidir bu düzene.
Peki kim yönetiyor bu süreci? İşte burada devreye giriyor eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun şu çarpıcı sözleri: “İslam ülkeleri liderlerini ikna etmek kolay. Gizli banka hesaplarını biliyoruz. Söylememiz yetiyor. İpler bizim elimizde.” Ve devam ediyor: “Tüm servetlerini bizim ülkemizde gizliyorlar. Onlar bize itaat etmek zorunda.”
İşte bu cümleler, iklim yasasından daha soğuk, daha sert bir gerçeği yüzümüze vuruyor: Bağımlı olanın bağımsızlığı olmaz! Serveti dışarıda olan, kendi halkının yararına karar alamaz. O nedenle bir yasayla sebze-meyve yasaklanır, bir kararla et üretimi durdurulur. Çünkü karar merkezimiz biz değiliz.
Korkarım ki; bu iklim yasası, ekolojik dengeyi değil, egemenlerin çıkar dengesini koruyor. Çünkü doğa dostu bir yasa, köylüyü bitirmez. Yerli üretimi destekler. Su kaynaklarını planlı kullanır ama halkı aç bırakmaz.
Sahi, biz ne yiyeceğiz? Yapay et mi, böcek proteini mi? Yoksa modern kölelik sofralarına mı oturacağız?
Bu bir uyarı yazısıdır, Yarın değil, bugün ses çıkarmak gerekir.
Sustukça sırayla her bölgede üretim duracak.
Sırada sizin köyünüz var, sizin ahırınız, sizin tarlanız…
Unutmayın, “Toprağını kaybeden, geleceğini de kaybeder, Gıdaya hükmeden, insanlığada hükmeder.”
Kendi toprağında aç kalan ülke olmak istemiyoruz, Açlık bir silaha dönüştü, düğmesi ise bizde değil.