BÜROKRASİ DÜZENİ TOPLUMA NEFES ALDIRMIYOR; BOĞUYOR
Bu ülkede artık sadece ekonomi değil; vicdan da çöküyor.
Sistem öyle bir noktaya geldi ki, vatandaş iş yapmak için devlete başvurunca çözüm değil, engel çıkıyor.
Sorun değil, bedel çıkarılıyor. Yasalar değil, odalar, bürolar, komisyonlar, masa altındaki karanlık eller çalışıyor.
1- NEFES KREDİSİ DİYORLAR… VATANDAŞIN NEFESİNİ KESİYORLAR
Bankaya gidiyorsun… Bir kredi için üç kurum dolaşıyorsun.
Faaliyet belgesi istenir, oda aidatı çıkar, başka evrak eklenir.
Sonra odaya yönlendirilirsin, aidat borcunu ödeyene kadar hiçbir işlem yapılmaz.
Sadece bir kredi başvurusu için, devletin kendi kurduğu odalar aracılığıyla vatandaştan gizli tahsilat yapılır.
Nefes kredisi vatandaşa nefes değil; masraf, yük, eziyet olur.
2- TAPUDA İŞİN VARSA, ÖNCE BELEDİYENİN BORCUNU ÖDEYECEKSİN!
Tapuya gidersin, belediyeye gönderirler: “Emlak borcun var, ödemeden olmaz.”
Böylece belediyelerin tahsilat sorunu, vatandaşa “işlem şartı” gibi sunulur.
Vatandaş tapu almak için değil; belediyeye açık borç kapatmak için kuyruğa girer.
3- ÇİFTÇİ BORÇ ALTINDA EZİLİYOR – KİMSE DUYMUYOR
Çiftçi için Ziraat Odası… Aidat, evrak, kayıt…
Toprağı don vurur, ürünü çiçek döker, hasadı yarım çıkar, ama devletten çözüm değil, “belge getir–borç öde” talebi gelir.
Bugün tarlasını satan da traktörünü kaybeden de aynı sözleri söylüyor: “Bizi duyan yok!”
4- BELEDİYE KAPISINA RUHSAT İÇİN GİDERSİN… KAPI GÖRÜNMEZ BİR ŞARTLA AÇILIR: RÜŞVET
Bu ülkede en kirli çarklardan biri belediyelerde dönüyor.
Ruhsat almak için başvurursun; dosyan ilerlemez.
Kimse açıkça söylemez ama herkes bilir: ‘İşi hızlandıralım…’ cümlesinin bir karşılığı vardır.
Rüşvet vermeyince dosya rafta unutturulur…
“Komisyon toplanmadı.”
“Başkan imzalamadı.”
“Eksik evrak var.”
“Sistem arızalı.”
Aslında hiçbir sorun yoktur…
Sorun, senin para vermemiş olmandır.
Eski müteahhitlerin ekranlarda anlattıkları ise bu çarkın belgesi niteliğindedir… Kimin nerede, hangi belediyede, hangi masa altında parayı nasıl istediğini açık açık söylüyorlar.
Ve korkunç olan şu… Kimse çıkıp “YALAN!” diyemiyor.
5- KURUMLARDA ÇALIŞANLAR MAAŞINA RAZI DEĞİL – SİSTEM DE ONLARI BOZUYOR
Memur maaşına razı değil…
Rüşvete bulaşan, ‘işi ağırdan alayım, bekletsin de gelsin’ mantığıyla çalışan bir kitle oluştu.
Çünkü sistem dürüstü ödüllendirmiyor; kıvıranı, oyunu bilenin cebini dolduruyor.
Bu yüzden vatandaşın sesi kapılarda kayboluyor, şikâyet dilekçeleri raflarda çürüyor, umutlar masalarda bekletiliyor.
6- SİYASETÇİ SEÇİMDE GELİR: “BEN SİZDENİM”
Ama sokakta karşısına geçtiğinde siyasetçiye şunu söyle… “Bırak takım elbiseni.
Marka saati çıkar.
Benim ayakkabımı giy.
Benim maaşımla bir ay yaşa.
Sonra gel bir daha söyle: Ben sizdenim.” O an anlarsın kimin gerçekten senden, kimin sadece senden oy istediğini.
BU MİLLETİ GERÇEKTEN DUYAN VAR MI?
Bankada yok…
Belediyede yok…
Odada yok…
Kurulda yok…
Siyasilerin çoğunda yok…
Bu millet artık çığlığını duyuracak bir kapı arıyor.
Adalet isteyen, hakkını isteyen, emeğinin karşılığını isteyen bu halka kulak verecek bir vicdan arıyor.
Eğer bu düzen böyle devam ederse… Bir gün sesini duyurmak için çırpınan vatandaş değil; sessizliğin karanlığına gömülen bir ülke konuşulacak.
Ve o gün geldiğinde kimse kaçamayacak şu sorudan… Duydunuz da mı sustunuz, yoksa gerçekten hiç duymadınız mı?