Otopark ücretinden ötesi, soygun düzeni
Bu sadece bir otopark ücreti meselesi değil; bu, halkın cebine el uzatan sistemin çarpıklığını gözler önüne seren bir örnek.
Bir vatandaş, arabasını İstanbul Havalimanı otoparkına 22 saatliğine bırakıyor ve karşısına çıkan rakam: 1.225 TL. İçinden geçen isyan cümleleri hepimizin aklına gelenler: “Bilseydim, yakındaki bir otelde süit oda tutardım, araba da keyfine bakardı.”
Bu sadece bir otopark ücreti meselesi değil; bu, halkın cebine el uzatan sistemin çarpıklığını gözler önüne seren bir örnek. Kendi ülkesinde, kendi şehrinde, kendi cebindeki parayla rahatça hareket edemeyen, hizmet alırken kazıklanmış hisseden bir toplum haline geldik. Artık bir otoparka aracını bırakmak bile lüks oldu.
Peki, bu düzen nasıl böyle işliyor?
Öncelikle, kamusal alanlar ticari rant kapısına çevrildi. Devlete ya da belediyeye ait bir hizmetin makul bir bedel karşılığında halka sunulması gerekirken, buralar adeta birer haraca bağlama noktası haline getirildi. Otoparklar, köprüler, otoyollar, havaalanları… Hepsi halkın sırtına yüklenen soygun düzeninin birer parçası.
Sadece bir otopark ücreti mi? Hayır!
Hastanelerde parası olmayanın sağlık hizmeti alması imkânsız hale geldi.
Okullarda özel ders almadan başarılı olmak neredeyse mümkün değil.
Marketlerde etiketler günlük değişiyor, faturalarda sabit bir rakam görmek hayal oldu. İnsanlar, temel ihtiyaçlarını bile karşılamak için borçlanmak zorunda kalıyor.
Vatandaş isyan ediyor: “Bu toplum nereye kadar böyle ahlaksızca devam edecek?”
Gerçekten de bu gidişin bir sonu var mı?
Halkı düşünen yok, düzen halkın elindekini almanın peşinde. Eskiden bir şeye şaşırınca “Yuh!” denirdi, artık yetmiyor: “Ohaa! Ohaa!” diye tepki vermek zorunda kalıyoruz. Çünkü her geçen gün daha da uçuk rakamlar, daha da adaletsiz uygulamalarla karşı karşıya kalıyoruz.
Peki, çözüm var mı?
Evet, var. Ama bu çözüm, halkın artık susmamasından geçiyor. Tepkimizi koymaz, haklarımızı savunmaz, “Ne yapalım, düzen böyle” diyerek kabullenirsek, yarın havaalanı otoparkı değil, sokakta yürümek bile lüks olacak.
Halkın sesi kısılmamalı. çünkü sessiz kalınan her haksızlık, bir sonraki haksızlığı doğurur.