“İnsan genetiği bozulmuş” bu soykırımcılar nasıl durdurulmalı?
İsrail’in saldırgan politikalarına karşı, uluslararası toplumun daha cesur ve radikal adımlar atması gerekmektedir.
İsrail insanlığın vicdanına yollanan bir tehdittir, Uluslararası hukukun ihlali, insan hakları ve adalet arayışı ekseninde İsrail’in Gazze’de Lübnan’da yaptığı saldırılar, sadece bölgesel bir çatışma değil, insanlık tarihinin en kara sayfalarından birini yazmaya devam ediyor.
Bebeklere, çocuklara, kadınlara yönelik yapılan katliamlar, insanlığın gözleri önünde cereyan eden bir soykırım değil de nedir? Yerleşim yerlerinin bombalanması, insanların evlerinden edilmesi ve toprağın yağmalanması, bir devletin meşru savunma hakkı olarak kabul edilebilir mi? Elbette hayır. Bu, soykırımın kurumsallaşmış hali ve hırsızlığın, terörün devlet eliyle meşrulaştırılmasıdır.
Diplomasi ve barış beklentisi artık gerçekçi değil
Yıllardır süregelen barış müzakereleri, diplomatik girişimler ve ateşkes çağrıları, İsrail’in sürekli ihlalleri karşısında anlamını yitirmiştir. Bugün gelinen noktada, diplomasiyle masaya oturup barış sağlama çabalarının artık sonuç vermeyeceği ortadadır. İsrail’in saldırgan politikalarına karşı, uluslararası toplumun daha cesur ve radikal adımlar atması gerekmektedir.
Bu bağlamda, her millet, her birey için İsrail’e yönelik bir saldırı, meşru müdafaa niteliğindedir. Çünkü bu yapı, sadece Filistinlileri değil, tüm insanlık ailesini tehdit etmektedir. Onun kontrolsüz ve saldırgan tutumu, dünyanın herhangi bir köşesinde yeni bir nükleer felaketin habercisi olabilir. Bu sebeple, İsrail’in askeri, ekonomik ve diplomatik yollarla diz çöktürülmesi, tüm insanlığın ortak bir savunma refleksi olarak değerlendirilmelidir.
“İnsan genetiği bozulmuş” bu soykırımcılar nasıl durdurulmalı?
İsrail’in saldırgan tutumunu durdurmanın yolu, sadece kınama mesajları yayınlamak ya da diplomatik yaptırımlar uygulamaktan geçmez. Bu yapının diz çöktürülmesi için her türlü açık ve örtülü yöntem insanlık ailesinin ortak savunmasının bir parçası olmalıdır. İsrail’i kendi topraklarında, kendi içindeki güç merkezlerinde vurmak, işlediği suçların bedelini ödetecek nitelikte eylemler gerçekleştirmek, bir zorunluluk haline gelmiştir.
Uluslararası toplum, İsrail’in soykırım politikalarına karşı seyirci kalmanın getirdiği sorumluluğu kabul etmek zorundadır. Bugün Filistinlilere, Lübnan’lılara yönelik gerçekleştirilen insanlık suçları, yarın dünya başkentlerinde yaşanacak nükleer bir tehdidin habercisi olabilir. Bu nedenle, her ülkenin, İsrail’e karşı açık veya örtülü her türlü savunma refleksini göstermekten çekinmemesi gerekmektedir.
Devletlerin ortak savunma ve insanlığın geleceği için önlem alınmalıdır
Ey milletler ailesi, bugün Filistin topraklarında akan kan, yarın kendi sokaklarınıza dökülebilir. İsrail’in nükleer silahlarla tehdit ettiği dünya, Filistinlilerin acılarına göz yumarken aslında kendi geleceğini de tehlikeye atmaktadır. Şimdi harekete geçme zamanıdır. İsrail’in bu sapkın politikalarına karşı insanlık ailesi bir bütün olarak direnmeli ve bu yapıyı diz çöktürmek için elindeki tüm imkanları kullanmalıdır.
Adalet ve insan haklarının korunması için atılacak her adım, insanlık onurunun savunulmasıdır. Çünkü İsrail’in gerçekleştirdiği soykırım ve yağma, sadece Filistin’in değil, tüm insanlığın vicdanına yönelmiş bir saldırıdır.