COP30 Öncesi, İklim Diplomasisinde Şeffaflık, Sağlık ve Yolsuzluk Gölgesi
Kasım ayında Brezilya’nın Belém kentinde gerçekleşecek COP30 Zirvesi, yalnızca iklim taahhütlerinin değil, aynı zamanda etik yönetişimin de test edileceği bir dönüm noktası olarak görülüyor.
Sağlık Uzmanlarından Açık Mektup, “İklim Krizi Bir Halk Sağlığı Krizidir”
170’ten fazla sağlık profesyoneli, bilim insanı ve sanatçı, COP30 liderlerine hitaben yayımladıkları açık mektupta hükümetleri iklim eyleminin merkezine sağlığı koymaya çağırdı.
“Her sıcak dalgası, her hava kirliliği olayı aslında bir sağlık alarmıdır.”
Bu çağrı, iklim zirvelerinde genellikle göz ardı edilen insan yaşamı ve toplumsal refah boyutunun yeniden öncelik haline geldiğini gösteriyor.
Mesir Macunu Festivali Sayıştay’a Takıldı
Türkiye’de yerel yönetim uygulamaları şeffaflık sınavından geçiyor. Sayıştay raporuna göre, Manisa Belediyesi’nin geleneksel olarak düzenlediği Mesir Macunu Festivali kapsamında yapılan mal ve hizmet alımlarında ihale hükümlerine uyulmadığı tespit edildi.
Rapora göre, “idarenin geleneksel mesir macunu festivali kapsamında yaptığı mal ve hizmet alımlarının piyasa fiyat araştırması yapılmadan, ihale veya doğrudan temin usulü kullanılmadan, kanıtlayıcı evraklara yer verilmeden yalnızca fatura karşılığında gerçekleştirildiği görülmüştür.”
Bu bulgu, yerel düzeyde dahi kamusal kaynak yönetiminin saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleriyle çeliştiğini ortaya koyuyor.
Velhasıl, COP30’un gündeminde yer alan “adil dönüşüm” ve “şeffaf finansman” başlıkları, yalnızca küresel zirvelerde değil, şehir festivallerinde bile ne kadar yaşamsal olduğunu hatırlatıyor.
COP30 öncesi tablo, iklim eyleminin yalnızca karbon hedeflerinden ibaret olmadığını bir kez daha kanıtlıyor. Sağlıktan siyasete, yerel yönetimlerden uluslararası diplomasiye kadar uzanan bu geniş yelpazede etik, adil ve hesap verebilir bir yaklaşım, geleceğin en güçlü iklim politikası olacak.