Dolar 42,4732
Euro 49,3325
Altın 5.769,99
BİST 11.116,45
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 14°C
Hafif Yağmurlu
Bursa
14°C
Hafif Yağmurlu
Pts 13°C
Sal 14°C
Çar 14°C
Per 16°C

Muska Var,Mitoloji Yok:Türk Korku Sinemasının Çıkmazı

1 Aralık 2025 12:33
A+
A-

Türkiye’de korku sinemasını konuşurken karşımıza çıkan ilginç bir tablo var.

Bizde korku,kanatlı canavarlardan ,vampirlerden ya da kadim mitlerden değil;muska,cin musallatı,hoca duaları ve dini yasaklardan doğuyor.

Soruyu biraz daha genişletelim:

Neden Türk sineması, zengin Orta Asya mitolojisini Anadolu’nun bin yıllık demonolojisini,Yörük masallarını veya Hitit efsanelerini değil de ilahiyat referanslı korkuyu besliyor?

Cevap,tek katmanlı değil kültürel bellekten ticari reflekslere kadar uzanan derin bir zincir.

Korkunun Kaynağı:Kolektif Bellek

Bir toplumun korkusu,tarih boyunca neye inandığıyla,hatta daha önemlisineden korktuğuyla şekillenir.

Avrupa’da Orta Çağ kilisesi cadıyı,vampiri ve iblisi simgesel olarak halkın zihnine yerleştirdi.Sonra bu figürler dini boyutundan sıyrılıpkültüre,daha sonra popüler sinemaya evrildi.

Bizde ise durum farklı.

Türklerin kadim mitolojisi,İslamlaşma sürecinde geri çekildi;Albız,Obur,Karakoncolos gibi figürler folklorda varlığını sürdürse de günlük korku pratiğinde “gerçek tehlike” olarak anılmayı bıraktı.

Yerini başka bir kavram aldı: “Cin” ve onun etrafında şekillenen günah,musallat,büyü anlatıları.

Bugün Anadolu’da cin hala bir değil, varlığı tartışmasız bir olgu.

Bir korku filminin etkili olması için izleyiciye şunu hissettirmesi gerekir:

“Bu bana da olabilir”

İşte Türk sinemasının tercihi burada belirginleşiyor.

Mit Bilinmez,Din Hissedilir

Bugün Türkiye’de çoğu kişi Ergenekon Destanı‘nı bilmez,fakat“muska” kelimesinin anlamını tartışmadan kabul eder.
Bunlarda biri kültürdedir,diğeri yaşamsal.

Bu nedenle,mitolojik bir korku filmi çoğu izleyici için fanteziye dönüşürken,dini ögeli film bir anda tehdit haline gelir.

Korku sineması da tehditten beslenir,folklordan değil.

Ticari Kod:Cin Filmi Formülü

2004 sonrası Türkiye’de birşey oldu:

Düşük bütçe,tek mekan,amatör oyuncu ve din referanslı korku filmleri gişede başarı kazanmaya başladı.

Bu yapımcılar için çok net bir gerçek yarattı:

“Mitoloji pahalıdır,risklidir.Din ise ucuzdurvfe garanti korku üretir.”

O günden sonra sinema salonlarına sayısı onlarca olan “cin evrenli” filmler yağdı.

Mitoloji yerine din kazandı hem ekonomik hem kültürel nedenle.

Sansür Ve Toplumsal Baskı

Mitolojik bir figürü vahşi göstermek kimseyi rahatsız etmez,fakat Kur’an ayetini,dini referansı ya da metafizik inançlarını yanlış anlatmak tepkilere yol açabilir.

Bu da yapımcılar için görünmez bir otosansüre dönüşüyor.

Bu yüzden Türk korku filmleri çoğunlukla şu mesajla biter:

“Kötülüğün çözümü dine dönüş,tövbe ve dua.”

Sinemada bile günahın kefareti vardır.

Ama Bir Şey Değişiyor

Son yıllarda özellikle bağımsız yönetmenler ve genç sinemacılar,Anadolu’nun karanlık folklorunu yeniden kazıyor.

Baskın

Peri:Ağzı Olmayan Kız

Karanlık Kutlama

ve festivallerde dolaşan bağımsız işler…

İlk Kez “cin” dışında başka karanlıklarda sinemaya giriyor. Belki de Türk korkusu yeni bir döneme yaklaşıyor:Din merkezli korkudan mitolojik ve psikolojik korkuya doğru bir geçiş.

Son olarak

Bizim korku sinemamız bugün hala bir muska,bir dua ve bir gölge ile hayatını sürdürüyor.

Ama belki yarın,karanlık ormanda yürüyen bir Şaman’ın sesi,bir Albızın nefesi ya da unutulmuş bir tanrının öfkesi duyulacak.

Bu konuda belki de sorulması gereken en önemli soru şu:

Biz gerçekten neyden korkuyoruz? Bilinenden mi yoksa unuttuğumuzdan mı?

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.