Dolar 42,2008
Euro 48,7530
Altın 5.421,07
BİST 11.073,27
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 20°C
Yağmurlu
Bursa
20°C
Yağmurlu
Cum 20°C
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 22°C

İklim Sofraları Tehdit Ediyor, Günlük Kişi Başına 120 kalori çalınıyor

7 Kasım 2025 10:10
A+
A-

Nature dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, dünyanın gıda güvenliği için yaklaşan sessiz krizi sayılarla gözler önüne seriyor

Küresel ortalama sıcaklığın her 1°C artışı, dünya tarımının yıllık üretimini yaklaşık 5,5×10¹⁴ kilokalori azaltıyor. Bu da kişi başına günlük 120 kcal’lik bir kayıp anlamına geliyor. Başka bir deyişle, her 1°C ısınma, dünya nüfusunun günlük beslenmesinde %4,4’lük bir eksilme yaratıyor.

Araştırma, 54 ülkeye yayılan 12.658 alt bölgeden ve dünya kalorisinin üçte ikisini sağlayan altı temel üründen (mısır, buğday, pirinç, soya, manyok, sorgum) elde edilen verileri analiz etti. Sonuç: üreticiler bir ölçüde uyum sağlasa da, pirinç dışında tüm gıdalarda ciddi kalıntı kayıplar kaçınılmaz görünüyor.

Uyum Var Ama Yetersiz
2050 yılına kadar, üreticilerin iklim koşullarına uyum sağlayarak —örneğin ekim tarihini değiştirerek, farklı tohumlar seçerek, sulamayı artırarak— kayıpların yalnızca %23’ünü telafi edebileceği tahmin ediliyor.
Yüzyılın sonunda ise bu oran %34’e çıksa da, kalan zarar küresel gıda arzını tehlikeye atacak büyüklükte.
Yani tarımda “insan zekâsı” ve “teknolojik adaptasyon” doğanın hızına yetişemiyor.
Asıl Kaybı Yoksullar Değil, Tahıl Ambarları Yaşıyor
Çalışmanın en şaşırtıcı bulgularından biri, kayıpların en çok düşük gelirli ülkelerde değil, bugünün tahıl ambarlarında. ABD, Çin’in doğusu, Orta Asya, Güney Afrika ve Orta Doğu’da yaşanacağı.

Bu bölgeler zaten verimli iklimlerde üretim yapıyor ve bu nedenle mevcut “uyum kapasitesi” sınırlı. Diğer yandan, tropikal Afrika ve Güney Amerika gibi bazı bölgelerde yağış artışı kayıpları kısmen dengeleyebilir.

Modelin Gücü: Gerçek Çiftçilerin Davranışlarından Öğreniyor
Önceki modeller, “çiftçiler şöyle davranacak” varsayımıyla kurgulanırken; bu araştırma, gerçek üretici davranışlarını temel alıyor.
Ekonometrik yöntemlerle geliştirilen model, üreticilerin iklim ve gelir koşullarına verdikleri tepkileri (örneğin gübre miktarı, sulama sıklığı, tohum tercihi) analiz ederek, uyumun gerçek dünyadaki ölçeğini ölçüyor.

Bu nedenle, çalışma hem biyofiziksel süreçleri, hem de ekonomik karar alma davranışlarını aynı anda modelleyen ilk küresel analiz olma özelliğini taşıyor.
Yüzyılın Sonunda, Gıda Haritası Yeniden Çiziliyor
• Mısır: ABD, Çin, Orta Asya ve Orta Doğu’da %40’a varan düşüş.
• Soya fasulyesi: ABD’de –%50, Brezilya’nın yağışlı bölgelerinde +%20’ye kadar artış.
• Pirinç: Hindistan ve Güneydoğu Asya’da dengede; ancak Sahra Altı Afrika ve Avrupa’da –%50’yi aşan kayıplar.

• Buğday: Akdeniz kuşağında ciddi düşüşler, kuzey enlemlerinde küçük kazanımlar.
• Manyok ve sorgum: Tropikal bölgelerde görece dirençli, ancak verim artışları nüfus artışını karşılamıyor.
Küresel Açlık hesabı
• 1°C artış → Küresel üretimde %4,4 düşüş
• 2050’ye kadar %23’lük uyum etkisi, 2100’de %34
• Yüksek emisyon senaryosunda (RCP 8.5) mısır ve soya –%40 ila –%50, pirinç –%20 ila +%10
Uyum Yetmez, Yenilik Şart
Araştırmacılara göre, üreticilerin mevcut adaptasyonları “zorunlu uyum” düzeyinde, yani hayatta kalmak için yapılan ayarlamalar.

Oysa iklim değişikliğiyle mücadele, artık “uyumla yaşamak” değil, üretim paradigmalarını dönüştürmekle mümkün.
Gıda güvenliği için;
• Yeni çeşit geliştirme,
• Ekilebilir arazilerin yeniden planlanması,
• Verimlilik yerine dayanıklılık odaklı politikalar
önümüzdeki on yıllarda kaçınılmaz hale geliyor.
FAO ve Dünya Bankası’nın yürüttüğü CoAHD (Cost and Affordability of a Healthy Diet) projesi, bu krizin hem ekonomik hem de ekolojik boyutunu sayılarla ortaya koydu.
-2021 Verilerine Göre:
• En düşük sera gazı emisyonuna sahip “sağlıklı diyet”:
o 0,67 kg CO₂e salımı
o 6,95 ABD doları maliyet
• Her ülkedeki en ucuz gıdalarla oluşturulan diyet:
o 1,65 kg CO₂e salımı
o 3,68 ABD doları maliyet
• Gerçekte tüketilen ortalama beslenme düzeni:
o 2,44 kg CO₂e salımı
o 9,96 ABD doları maliyet
Farkı Yaratan Ne?

Emisyon ve maliyet farklarının büyük kısmı, hayvansal kaynaklı ürünlerden geliyor.
• Et ve süt ürünleri, karbon ayak izini dramatik biçimde artırıyor.
• Bitkisel proteinlere ve tahıl ağırlıklı diyetlere geçiş, hem emisyonu hem maliyeti düşürüyor.
• Nişastalı temel gıdaların (pirinç, buğday, patates vb.) etkisi görece düşük.
Sürdürülebilirlikle Sağlıklılık Arasındaki Denge
Araştırma, dünyada hem beslenme kalitesini artırmanın hem de sera gazı emisyonlarını azaltmanın mümkün olduğunu; ancak bunun için
• Tarım sübvansiyonlarının yeniden tasarlanması,
• Bitkisel gıda üretiminin desteklenmesi,
• Sosyal koruma ve gıda yardımı politikalarının güçlendirilmesi
gerektiğini ortaya koyuyor.
Sağlıklı beslenme artık yalnızca bir bireysel tercih değil,
gezegenin karbon bütçesiyle doğrudan bağlantılı bir politika meselesi.
Ekonomik erişilebilirlik ile çevresel sürdürülebilirlik arasındaki uçurum büyüdükçe, yoksulluk sadece açlığı değil, yüksek emisyonlu yeme biçimlerini de derinleştiriyor.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.