Perdenin Gerçeği “Sinema Yönetmenin Felsefi Beyanıdır.”
Bir kısa film yönetmeni olarak şunu söyleyebilirim ki “Perdenin sadece bir ışık oyunu olmadığını,insan ruhunun derinliklerine açılan bir felsefe kapısı olduğunu çok iyi biliyorum”
Sinema sadece bitr hikaye anlatma aracı değil,aynı zamanda varoluşsal sorgulaarımızı,toplumsal çatışmalarımızı ve insan doğasının karmaşıklığını yansıtan bir aynadır.
Perdeye yansıyan her bir kare, genellikle görününden çok daha derin bir felsefe zeminine oturur. Yönetmenler bilinçli veya bilinçsiz kamerayı bir felsefi akımdan dünyaya çevirir.
Varoluşçuluk:Bireyin Boşlukla Yüzleşmesi
Sinema üzerinde şüphesiz en derin etkiyi bırakan akımlardan biridir.Bu akım insanın anlamsız bir evrende yalnız olduığunu,özgürlüğün büyük bir sorumluluk yüklediğini ve hayatın absürt olduğunu vurgular.Karakterler genellikle yalnız yabancılaştırılmış ve amaçsız bir arayış içindedir.Bu akımın olduğu filmler karakterin kendi gücünü yaratma mücadelesini ve ölüm kaygısını konu edinir. Mr.Nobody gibi filmler bu varoluşsal kaygıyı odak noktası belirler.Bu filmlerde karakter kendi kararlarıyla kimlik inşa eder.
Marksizm Ve Eleştirel Teori:İktidarın Anatomisi
Sinemayı toplumsal yapıyı,sınıf çatışmalarını ve iktidar ilişkilerini sorgulayan bir yöntrem olarak kullanır.
Seyirciyi egemen ideolojiye karşı eleştirel düşünmeye davet eder.
Odak noktası genellikle sömürü,eşitsizlik kapitalizmin bireyler üzerindeki baskısıdırDistopik filmler ve toplumsal dramalar bu akımdan beslenir.
Parazit(Parasite) V For Vendetta gibi filmler bu bakış açısını taşır.
Postmodernizm:Büyük Anlatının Çöküşü
20.yüzyılın son zzamanlarında güçlenen bu akım gerçeğin göreceli olduğunu büyük anlatıların (din,bilim,tarih)artık gerçek olmadığını savunur.
Bu akıma göre göre herşey simülasyondan ibarettir.Yani film olduğunun farkındadır ve bunu izleyiciye hissettirir.Farklı türler bir araya gelir,kronoloji parçalanır,referans/pastis sdıkça kullanılır.
Benim için en önemli örnekleri Matrix ve Inception(Başlangıç)filmleridir.
Matrix simülasyon teorisi ve gerçeklik sorgulaması konusunda ön plana çıkarken Inception katmanlı gerçekliKler ile postmodern düşünceyi yansıtır.
Sinema Ve Felsefenin Kaçınılmaz Bütünleşmesi
Şunu hiçbir zaman gözardı edemeyiz.Sinema sadece bir eğlence aracı değil aynı zamanda bir düşünce biçimidir.
Bizler ışığı kamerayı ve kurguyu kullanarak bir filozofun kelimeler ile ifade edemeyeciği bir şekilde fikirleri deneyimlenebilir hale getiriyoruz.Bir filmin bizi rahatsız etmesi düşündürmesi arkasındaki felsefi akkımdır.
Bir filmi derinden hissetmek o filmin felsefi kodlarını çözmekten geçer.
Uzun lafın kısası sinema sadece bir sanat formu değil aynı zamanda düşünce laboratuvarıdır.Yönetmenler kamerayı bir sorgulama aracı olarak kullanır.
Sinemayı anlama biçimi olarak görenlere soruyorum:”Bu felsefi düşüncelerbize var olan bir dünyanın yansıması mı yoksa yeni bir insanlık gerçeğini aktif olarak yaratmaya mkı hizmet ediyor?”