İki yüzlü olma, “kendin ol” ilke ve karakterin bedeli

Günümüz dünyasında ilke sahibi ve karakterli bir insan olmak, giderek az rastlanır bir erdem haline geliyor. Özellikle siyaset ve ticaret gibi menfaatlerin sıkça çatıştığı alanlarda, doğruluk ve dürüstlük genelde ikinci plana atılıyor. Oysa bu iki alan, insan onurunun en fazla sınandığı yerlerdir.

Siyaset sahnesine baktığımızda, maalesef birçok insanın menfaat uğruna eğilip büküldüğüne, dün söylediklerini bugün inkâr ettiğine, hakikati ve adaleti kendi çıkarları uğruna çiğnediğine şahit oluyoruz. Oysa bir liderin ya da siyasetçinin en önemli vasfı, halkının güvenini kazanmaktır. Güven, lafla değil, icraatla ve ilkelere sadakatle sağlanır.

Ticaret dünyasında da durum farklı değil. Rekabetin acımasız olduğu bu alanda, birçok kişi hileye başvurarak kazanç sağlamayı marifet sayıyor. Ancak unutmamak gerekir ki; dürüstlük kısa vadede kazanç getirmeyebilir, ama uzun vadede her zaman kazandırır. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) de ticarette dürüstlüğün önemini şu sözleriyle vurgulamıştır: “Bizi aldatan, bizden değildir.”

Ne yazık ki, menfaatler uğruna ilkesizlik gösteren kişiler sadece kendilerini değil, toplumu da yozlaştırıyor. Bu noktada şunu hatırlatmak isterim: Bir toplumun yükselişi, bireylerinin doğruluk ve adaletine bağlıdır. İlkesizlik, toplumun çöküşünün en büyük sebeplerinden biridir.

Her insanın kendine sorması gereken bir soru var: “Kazandıklarım uğruna neleri kaybediyorum?” Eğer menfaatlerimiz uğruna insanlığımızı, ahlakımızı ve itibarımızı kaybediyorsak, aslında kazanmıyoruz demektir. Unutmayalım, “Onurla yaşamak, onursuz bir zenginlikten daha değerlidir.”

Dürüst ve ilkeli olmak belki zordur, ama bu zor yol, gerçek saygıya ve kalıcı başarıya götürür. Siyasette ve ticarette bunu başarabilenler, sadece kendileri için değil, toplum için de bir umut ışığıdır. O ışığı taşımak, her insanın harcı değildir. Karakter sahibi olmak, ancak gerçekten güçlü insanların işidir.

Dürüstlüğünüz ve ilkelerinizden ödün vermediğiniz bir hayat dileğiyle.