Cebinizden Bir Kağıt Para, Bir de Bozuk Para Çıkarın…
Cebinizden bir kağıt para ve bir bozuk para çıkarın.
Bir fark göreceksiniz.
Bozuk paranın üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti” yazar.
Kağıt parada ise yalnızca “Türkiye Cumhuriyet” ifadesi.
Sonundaki o küçük “i” harfi yoktur.
Kimi için bu fark önemsizdir.
Ama bazen bir harf, bir milletin kaderini anlatır.
Madeni paraları Devletin Darphanesi, yani Hazine’ye bağlı kurum basar.
Kağıt paraları ise Merkez Bankası.
Ve dikkat edin: Dünyadaki hiçbir Merkez Bankası doğrudan kendi devletine ait değildir.
Bu cümleyi bir kenara yazın.
Bugün “bağımsızlık” adı altında devletlerin elinden alınmış en önemli güç, para basma yetkisidir.
Yani bir ülkenin kendi parasını basarken bile, iplerin kimde olduğunu iyi düşünmek gerekir.
Amerika’da doların sahibi, Federal Rezerv (FED) denilen bir sistemdir.
Ama bu sistemin hisseleri özel bankalara, yani büyük ailelere aittir.
İngiltere’nin Merkez Bankası da uzun yıllar boyunca aynı sermaye çevrelerinin etkisi altında kalmıştır.
Rothschild, Rockefeller, Morgan…
Kısacası, “küresel güç” dediğimiz o görünmeyen el.
Peki Türkiye?
Bizde de benzer bir düzen kurulmuştur.
Kanuna göre, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası “bağımsızdır.”
Devletin, hükümetin, hatta Cumhurbaşkanının bile doğrudan müdahale hakkı yoktur.
Para politikasını Banka belirler, kimse karışamaz.
Yani milletin alın teriyle kazandığı paranın değerini tayin eden, seçilmiş irade değil; atanan bir kurumdur.
Bu düzenin adı küresel bağımsızlık değil, milli esaretin modern biçimidir.
Rahmetli Erbakan Hoca yıllar önce bunu fark etmişti.
“Faiz lobisine teslim olmayacağız, Merkez Bankası millileşecek” demişti.
Küresel düzeni sarsacak o adımın bedelini ağır ödettiler.
Sonra Türkiye yeniden aynı oyun sahasına çekildi.
Her kim ki faiz sistemine dokunmak isterse, bir gecede kriz çıkar.
Her kim ki milli ekonomi derse, ertesi gün manşetlerde hedef olur.
2013’teki Halkbank operasyonunu, 17-25 Aralık kumpasını hatırlayın.
Ambargoyu delmişiz diye bize ceza kesenler, aslında küresel para düzenine çomak soktuğumuz için rahatsız oldular.
Çünkü mesele sadece “para” değil, kimin parayı bastığı meselesidir.
Bugün Türkiye, ekonomide bağımsızlık yolunda sancılı bir dönemeçten geçiyor.
Faiz politikaları, atamalar, tartışmalar…
Görünürde parti kavgası gibi duran her şeyin arkasında aslında büyük bir küresel hesaplaşma var.
Bu, yerliyle yabancının, milliyle küreselin, inananla çıkarcı düzenin savaşıdır.
Bozuk paralar bizimdir — çünkü o metalin içinde devletin mührü, milletin nefesi vardır.
Ama kağıt paralar…
Onların hikâyesi başka.
Belki de bu yüzden bir tarafı “bozuk” değil, tamdır.
Diğeri ise eksik bir “i” harfine muhtaçtır.
Biz o harfi tamamladığımız gün, yalnız parayı değil, istiklalimizi de geri almış olacağız.