Su Kimin Hakkı?
Kurban keçisi sadece belediyemi?
Bursa gibi “sudan ibaret” bir şehirde, kaynakların ticarete açılması bir günde olmadı. İl Özel İdaresi döneminde, su kaynaklarının işletme hakları, komisyonlarda oturan bazı isimlerin onayıyla yabancı şirketlere devredildi. İşte o masalarda kimler vardı? Hangi siyasi iradeler bu imzaları attı? Hangi yerel yöneticiler, “halkın suyu”nu küresel şirketlerin kasasına aktardı?
Bugün evlerde musluklar kesilirken, su satıcılarının şişeleri doluysa bunun sorumluluğu yalnızca mevcut belediyeye yüklenemez. Sorumluluk zincirinin geçmişi var. Dün ihalelere göz yuman, şirketlere yol veren, komisyonlarda sessiz kalan kim varsa; bugün yaşanan susuzluğun da ortağıdır.
Dolayısıyla mesele yalnızca “bugün kim yönetti?” değil, “geçmişte kimler bu kapıyı açtı?” sorusudur. Halkın hakkı olan suyun ticarete kurban edilmesinde herkesin hesabı ortaya konulmalı:
İl Özel İdaresi’nin su kaynaklarıyla ilgili verdiği kararlar açıklansın.
O komisyonlarda kimlerin isimleri geçti, kamuoyuna duyurulsun.
Hangi şirketlerle hangi anlaşmalar yapıldı, tek tek ortaya konsun.
Şeffaflık olmadan adalet olmaz. Suyun hesabı da, bu hesabı halka sormadan dağıtanların da kayıtlarda saklı.
Bursa’nın çocukları susuzlukla terbiye edilirken, belli çevrelerin cebi dolar. Bu manzara bize bir kez daha gösteriyor ki; mesele doğal kaynak değil, mesele insanın gözünü doyurmayan hırsıdır.
Bizim suyumuz, bizim hakkımız; ama bizden alınan bu hakkı şişeleyip bize satıyorlar. Halkın yaşamı, siyonist şirketlerin çıkarlarına feda ediliyor. Bu tablo sadece su değil, vicdan meselesidir.
O halde asıl soruyu tekrar sormalıyız: Su kimin hakkı? Şirketlerin mi, halkın mı?