Koltuk Uğruna Unutulan Sadakat
Siyaset o kadar kirli bir hâle geldi ki, daha dün liderinin arkasında gözyaşlarıyla duranlar, bugün koltuğu bulunca o lideri inkâr eder hâle geliyor.
Düne kadar “liderim” diye bağıranlar, bugün “ben zaten karşıydım” diyerek kendini temize çıkarmaya çalışıyor. Ne acıdır ki siyasetin yüzü değişmiyor, sadece maskeleri değişiyor.
Oysa siyaset, gerçekten ilkeli yapıldığında bir millete hizmetin en kutsal yollarından biridir. Siyaset dediğimiz şey, dürüstlükle, vefayla, erdemle yürütüldüğünde; toplumun nefes aldığı, umut bulduğu, adaletle yönlendirildiği bir zemin olur. Ama bugün bu zeminin üstü çıkar hesaplarıyla, altı ise ihanetle döşenmiş.
Bir gün övülen bir lider, ertesi gün “artık bitti” denilerek siliniyorsa, orada ilkeden değil, fırsattan söz ediliyordur. Oysa ki siyaset, sadece koltukla değil; omurgayla, inançla, vefa ile yapılmalı. Gerçek siyasetçinin en büyük sermayesi ilkesidir. Liderine, fikrine, partisine, milletine olan sadakati; fırtınalar geçince değil, fırtınalar içindeyken belli olur.
Bugün birçok siyasetçi, menfaat için dönerken; halk, samimi olanları özlüyor. Çünkü insanlar artık lafla değil, duruşla ölçüyor. Dün ağladığı liderine bugün sırt dönen, yarın kendisine de sırt döner. Çünkü sadakat bir sefer terk edilince, alışkanlık hâline gelir.
Siyasette koltuk geçicidir, iz ise kalıcıdır.
Ve bir gün, her koltuk kalkar ama duruşlar kalır.