Sıradan hırsız sizi seçer, siyasi hırsızı ise siz seçersiniz
Voltaire’nın bu sözü, siyasetin ve yöneticilerin toplum üzerindeki etkisini çarpıcı bir şekilde özetliyor.
Gerçekten de, sıradan bir hırsız maddi varlıklarınızı çalar ve zararınız sınırlı olur. Ancak politik hırsız, yani liyakatsiz, çıkarcı ve halkın menfaatini değil, kendi zenginliğini düşünen yöneticiler, bir toplumun geleceğini çalar.
Hırsızın büyüğü, geleceği çalanlardır
Bir sokak hırsızı cüzdanınızı çaldığında kaybınız bellidir. Belki bir günlük emeğiniz, belki de birkaç haftalık birikiminiz gider. Ama siyasi hırsızlar, yalnızca birikiminizi değil, geleceğinizi, umudunuzu, çocuklarınızın eğitimini ve ülkenin yarınlarını çalar. En acı olan da bu kişileri bizlerin seçmesidir.
Bugün dünyanın birçok yerinde, halkın güvenini kazanarak yönetime gelenler, koltuklarına yerleşir yerleşmez servet biriktirme yarışına giriyor. Eğitim sistemini yozlaştırıyor, adaleti kendi çıkarlarına hizmet eden bir mekanizmaya dönüştürüyor, ülkenin kaynaklarını kendi zenginlikleri için tüketiyor. Bunun sonucunda da fakir daha fakir, zengin daha zengin oluyor. Halk ise “şanssızlık” veya “kader” diyerek bu haksız düzenin içinde ezilmeye devam ediyor.
Günümüzde, bu sözün ne kadar doğru olduğunu görmek için etrafımıza bakmamız yeterli.
Eğitimi kalitesizleştiren, gençleri işsizliğe mahkûm eden, halkı yüksek enflasyonla yoksulluğa sürükleyen, doğal kaynakları peşkeş çeken, adaleti kendi çıkarları için eğip büken politikacılar, aslında bireylerin değil, toplumların kaderini çalan hırsızlardır.
Ancak en acı gerçek, Voltaire’nin sözünün son cümlesinde yatıyor: “Sıradan hırsız sizi seçer. Siyasi hırsızı ise siz seçersiniz.” Halk, kendi geleceğini kimlerin yöneteceğine karar verme gücüne sahiptir ama çoğu zaman bu gücünü bilinçli kullanmaz. Popülist vaatlere, hamasi söylemlere, kimlik siyasetine kapılarak oy verir ve sonunda kendi elleriyle düzenbazları başa getirir.
Burada asıl mesele şu: Eğer bir toplum, kendisini sömürenleri tekrar tekrar seçiyorsa, asıl suçlu kimdir? Sürekli aynı düzenin devam etmesine izin veren halkın da bu vebalde payı yok mudur? Çare, bilinçlenmekten, sorgulamaktan, gerçekleri görmekten geçiyor.
“Kendi geleceğini hırsızlara teslim eden bir toplum, yarınlarını kaybetmeye mahkûmdur. Değişim sandıkta başlar, ama asıl devrim zihinlerde gerçekleşmelidir.”