Sednaya; İnsanlığın susturulduğu yer
Sednaya hapishanesi insanların ölüm Fermanı’nın verildiği yer, 54 yıllık baskıcı bir diktatörlük nihayet sona erdi.
Sednaya hapishanesi insanların ölüm Fermanı’nın verildiği yer, 54 yıllık baskıcı bir diktatörlük nihayet sona erdi. Ancak Esad rejiminin geride bıraktığı acılar, hafızalardan silinmeyecek kadar derin. Baba Hafız Esad’ın kanlı Hama katliamı, yalnızca bir protestonun bedeli olarak binlerce Müslümanın katledilmesiyle sonuçlandı. Oğlu Beşar Esad ise babasının mirasını devralarak zulmü daha da ileri taşıdı.
Sednaya; Cehennemin Ta Kendisi; 1987’de kurulan ve halk arasında “Cehennemhâne” olarak bilinen Sednaya Hapishanesi, Esad rejiminin vahşetini en net yansıtan yerlerden biriydi. İnsanların yaşarken öldüğü, umutların gömüldüğü, insanlık onurunun paramparça edildiği bir işkence merkeziydi. Bu hapishanede 13.000’den fazla insan idam edildi. İdam kararları yalnızca üç dakika süren göstermelik yargılamalarla alınıyordu.
72 farklı işkence yöntemiyle insanların bedenleri ve ruhları parçalanıyordu. İnsanın hayal gücünü zorlayacak kadar korkunç yöntemlerle mahkûmlar yaşamayı unuttu; ölüm bile bir kurtuluş olamadı. İnsanları presle öldürmek, açlıktan kırmak, elektrikle işkence yapmak gibi akıl almaz yöntemler bu cehennemin sıradan uygulamalarıydı.
İşkencenin gölgesi Sednaya sadece bir hapishane değil, insanlığın öldüğü bir mezbahaydı. Bu vahşet fabrikası, rejimin korku imparatorluğunu sürdürmek için en büyük silahıydı. Her bir mahkûmun ölümü, Esad rejiminin karanlık tarihine kazınmış bir başka utanç vesikasıydı.
Bugün rejimin devrildiğine ve bu karanlık dönemin sona erdiğine inanmakta zorlanan binlerce insan özgürlüğü kucaklıyor. Ancak özgürlük, geçmişin acı dolu gölgelerini silebilir mi? Milyonlarca insanın hafızasına kazınan bu acılar nasıl iyileşir?
Unutmak, yeniden yaşamaktır; Esad rejiminin zulmü, yalnızca milyonların canını almakla kalmadı; hafızalarını, umutlarını ve insanlık onurlarını da yok etti. Bugün Sednaya’nın hikâyesini unutmamak, insanlık adına bir görevdir. Çünkü unutmak, aynı zulmün yeniden yaşanmasına izin vermektir.
Esad rejiminin devrilmesiyle bir devrin kapandığını görebiliriz, ancak bu kapanış, kurbanların hatırasını yaşatarak anlam kazanabilir. Her bir masum can, insanlığın ortak vicdanında yankılanan bir çığlık olarak kalacak.
Sednaya’nın dersleri; Dünya bu zulmü unutmamalı. Çünkü Sednaya, sadece bir rejimin vahşeti değil, insanlık adına bir utanç vesikasıdır. Zulme sessiz kalanların, bu cehennemin bir parçası olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi gerekir. Artık yeni bir sayfa açma vakti. Ama bu sayfa, adaletle, hesaplaşmayla ve hatıraları diri tutarak yazılmalıdır.
Bugün özgürlüğe kavuşanlar, karanlık bir devrin son tanıklarıdır. Onların hikâyelerini dinlemek, anlamak ve dünya ile paylaşmak, geleceğin daha adil bir dünya olmasına katkıda bulunacaktır.
Özgürlük ve adalet umudu; Bugün Esad rejiminin çöküşüne tanık olan insanlar, özgürlüğün ne demek olduğunu yeniden öğreniyor. Sednaya’dan çıkan mahkumlar artık sadece fiziksel olarak değil, ruhen de özgürleşmeye çalışıyorlar. Ancak geçmişin derin izleri kolayca silinmeyecek. Bir ulusun hafızasında işkence, zulüm ve baskı yılları, asırlar boyu sürecek bir yara bıraktı.
Sednaya, sadece Suriye’nin değil, tüm dünyanın utancıdır. İnsan haklarının ayaklar altına alındığı bu karanlık dönem, hem zulme uğrayanlar için hem de buna sessiz kalanlar için bir yüzleşme fırsatı olmalı.
Unutulmamalı, affedilmemeli. Sednaya’nın kanlı tarihinden ders almak, dünyanın bir daha böylesi bir zulme tanıklık etmesini önlemek için insanlık adına bir sorumluluktur.
Tarih, bu kara sayfayı hep hatırlayacak. Esad rejimi bitti, ama adalet ve vicdan savaşı yeni başlıyor.