ABD seçimleri yalnızca Amerika’yı değil, tüm dünyayı etkiliyor

Trump’ın veya Kamala Harris’in başkanlık koltuğuna oturması, özellikle Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkeler için farklı sonuçlar doğuracaktır.

Trump kazanırsa; Trump’ın başkanlık tarzı, öngörülemez ve zaman zaman agresif olarak nitelendirilebilir. Türkiye’ye karşı olan tutumu dönem dönem değişse de, Trump yönetiminin belirli bir jeopolitik strateji ekseninde şekillendiğini görüyoruz. Trump’ın Türkiye ile ilişkilerinde kimi zaman baskıcı, kimi zaman pragmatik bir çizgide durduğunu söylemek mümkün. Özellikle ekonomik yaptırımlar ve savunma politikaları bağlamında Trump yönetimi Türkiye üzerinde ciddi bir baskı unsuru oluşturdu. Ancak, Türkiye’nin bölgesel hamleleri karşısında çoğunlukla “ticari denge” üzerinden hareket ettiği, ekonomik çıkarları ön planda tuttuğu görüldü. Türkiye için Trump’ın tekrar seçilmesi, bölgesel politikalar açısından esneklik sağlasa da ekonomik ambargolarla birlikte devam eden bir baskıyı da beraberinde getirebilir.

Kamala Harris kazanırsa; Kamala Harris, geçmişinde daha fazla diplomasi ve diyalogdan yana bir çizgi benimsemiş bir siyasetçi olarak öne çıkıyor. Ancak, Harris’in yönetimde güçlü bir insan hakları savunucusu olarak yer alması, Türkiye’nin iç meselelerine daha fazla müdahil olabileceği anlamına gelebilir. Özellikle insan hakları, demokrasi, basın özgürlüğü gibi konularda Türkiye’ye daha fazla eleştiri yöneltmesi olasıdır. Harris yönetimi, Türkiye’nin bağımsız dış politika hamlelerini daha yakından izleyip eleştirebilir, bu da ikili ilişkilerde gerilime neden olabilir. Ekonomik yaptırımların ötesinde diplomatik ve siyasi baskının artması, Türkiye için zorlayıcı bir süreci beraberinde getirebilir. Fakat Harris’in daha stratejik bir dış politika benimsediği varsayılırsa, Türkiye ile ilişkilerde yapıcı bir diyaloğun da önü açılabilir.

Dünyanın gözü bu seçimde; Bu seçim, aslında dünya genelinde “düzen ve değişim” ikileminin yansıması olarak görülüyor. Trump gibi güçlü liderlerle mi devam edilecek, yoksa daha diplomatik ve iş birliğine dayalı bir yönetime mi geçilecek? Avrupa, Çin, Rusya ve Orta Doğu bu süreci yakından takip ediyor. Trump’ın kazanmasıyla daha bağımsız hareket eden, kimi zaman başına buyruk olan bir ABD görme olasılığımız yüksek. Harris’in kazanması ise ABD’nin uluslararası platformlarda daha etkin, daha “liderlik” rolüne soyunacağı bir dönemi başlatabilir.

Türkiye için en faydalı sonuç nedir? Aslında Türkiye için en faydalı sonuç, ABD ile dengeli, karşılıklı çıkarların gözetildiği ve saygıya dayalı bir ilişki kurulmasıdır. Trump kazanırsa, ekonomik baskılara rağmen bölgesel çıkarlarımızı korumak adına daha esnek bir zemin olabilir. Kamala Harris kazanırsa ise, Türkiye üzerinde diplomatik baskının artması olasılığına rağmen uzun vadede daha sağlıklı bir diyalog ortamı sağlanabilir. Bu noktada Türkiye’nin, kim kazanırsa kazansın, kendi çıkarlarını ön planda tutan bağımsız ve güçlü bir diplomasi geliştirmesi hayati önem taşır. Bu seçimler bize şunu gösteriyor: Türkiye, dünya dengelerinde yerini güçlendirmek istiyorsa ABD gibi süper güçlerle olan ilişkilerini stratejik bir plan doğrultusunda sürdürmek zorunda.

Sonuçta, ister Trump, ister Harris seçilsin, Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durması ve bağımsız politika izleyebilmesi her şeyden önce önemlidir. Bu seçim sadece ABD’yi değil, Türkiye dahil tüm dünyayı etkileyecek bir dönüm noktasıdır.