Dolar 34,2569
Euro 37,6623
Altın 2.916,61
BİST 9.084,43
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 26°C
Hafif Yağmurlu
Bursa
26°C
Hafif Yağmurlu
Pts 27°C
Sal 28°C
Çar 27°C
Per 27°C

Adaletin Maskesi: Sahte savcı vakası ve güvenin çöküşü

7 Ekim 2024 12:09

Savcı, polis ya da hakim gibi görevlerdeki isimlerin arkasına saklanarak yapılan dolandırıcılıklar, bireylerin adalete olan inancını sarstığı gibi, hukuk düzeninin zayıfladığı algısını da besler.

Son zamanlarda Hakan Ali Durmuş’un “resmi belgede sahtecilik”, “kişinin kamu görevlisi olduğunu söylemesi suretiyle dolandırıcılık”, “hırsızlık” ve “kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi” suçlarından yargılandığı dava dikkatleri üzerine çekti. Savcı kılığına girip insanları dolandırdığı iddiasıyla 27 yıla kadar hapis cezası talebiyle mahkemede hesap verecek olan bu sanık, aslında toplumda derin bir güven krizini gözler önüne seriyor.

Bu tür suçlar yalnızca maddi kayıplara yol açmakla kalmaz aynı zamanda insanların devlet kurumlarına olan güvenini de zedeler. Savcı, polis ya da hakim gibi görevlerdeki isimlerin arkasına saklanarak yapılan dolandırıcılıklar bireylerin adalete olan inancını sarstığı gibi, hukuk düzeninin zayıfladığı algısını da besler.

Peki, böyle bir durumda en büyük mağdur kim?

Elbette bu dolandırıcılıkların hedefi olan vatandaşlar. Ancak daha geniş bir perspektiften baktığımızda mağdur olan sadece bireyler değil, toplumsal yapının kendisi. Adaleti sağlayan kurumlara duyulan güven yıkıldığında, toplumun temel taşlarından biri olan hukuk devleti ilkesi de ciddi bir yara alır.

Durmuş’un iddia edilen eylemleri devlet gücünün temsili olan bir makamı suiistimal ederek kişisel çıkar elde etme çabasının en somut örneklerinden biri. Bu olay, devlet kurumlarını koruma ve denetleme mekanizmalarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Çünkü bir kişi kendisini bir savcı olarak tanıtacak cesareti bulabiliyorsa bu durum hem yargı kurumlarının hem de toplumun üzerinde düşünmesi gereken ciddi bir zafiyete işaret eder.

Bu noktada, toplum olarak üzerimize düşen görev adalete olan güvenimizi kaybetmemek ve bu güveni yeniden tesis etmek için mücadele etmektir. Ancak, bu mücadelenin yalnızca devletin değil aynı zamanda vatandaşların da aktif katılımıyla yürütülmesi gerektiğini unutmamalıyız. Her bir bireyin hukuka sahip çıkması, dolandırıcılara karşı uyanık olması ve şüphe duyduğu her durumu yetkililere bildirmesi böylesi vakaların azalmasına yardımcı olacaktır.

Hakan Ali Durmuş’un davası yalnızca bir dolandırıcılık hikayesinden ibaret değil; aynı zamanda adalet sistemine duyulan güvenin ne kadar kolay yıkılabileceğinin acı bir göstergesidir.

Bu güveni tekrar inşa etmek ise hem hukuk sistemine hem de topluma düşen bir sorumluluktur.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.