KENDİ NEFSİNE YENİLMEK
Sayın cumhurbaşkanımıza bir hatırlatma gereği duydum, siz gece gündüz bu vatan uğruna çalışıp uykusuz kalırken acaba mevki, makam, sahibi yaptıklarınızda aynı mücadeleyi veriyor mu?
Akparti’nin İlk yıllarında teşkilatların telefonu gece gündüz açık ve ulaşılıyordu, ya şimdi?
Erdoğan’ın mevki, makam, sahibi yaptığı bakanlar, vekiller, belediye başkanları, il ve ilçe başkanlarına ulaşmak mümkün mü,
Kendi teşkilatının telefonlarına tenezzül edip bakmayan siyasiler, o şehirde bir miting olduğu zaman, alanları doldurmak için cevap vermedikleri telefonlara onlarca mesajları üst üste yolluyorlar, gayeleri alanları doldurmak,
Erdoğan’ı halkımızın gönlünden koparmak için ellerinden geleni yapıyorlar,
Dünya ganimetleri bütün manevi değerlerimizi elimizden alıp bizleri dilsiz şeytana çevirdi,
Makam mevki sahibi olmak için bukalemun gibi renkten renge, kılıktan kılığa girerek benliğimizi yitirdiler,
Liyakat yok, ehliyet yok, ÂLLAH korkusu yok, ama en stratejik yerlerde beceriksiz dalkavuklar dolmuş vaziyette, bütün kamu kurumlarının hizmetleri bilinçli bir şekilde aksatılıyor,
Ahlaki değerlerimizi yitirdik ÂLLAH’tan korkmaz olduk, böylesi bir dünyada huzurlu yaşanabilir mi.
Hizmet aşkı ÂLLAH rızası için olmadığı sürece, halkın duasını almadığınız sürece hiçbir zaman muvaffak olamazsınız,
Oduncu ile şeytanın meselesini hatırlatmakta yarar var…..
ODUNCU İLE ŞEYTANIN DÖVÜŞÜ
Oduncu’lukla hayatını kazanan bir zat vardı.
Allah’a karşı kulluk” vazifesini yapar, kimsenin ekşisine tatlısına karışmazdı.
Bu zahit kişinin bulunduğu köyün yakınında bir köy daha vardı, onlar da dağda kutsal diye kabul ettikleri bir ağaca taparlar, ondan meded beklerlerdi.
Oduncu, bir gün: «Şunların Allah diye taptıkları ağacı kesip odun edeyim, pazarda satarak ekmek parası kazanırım; hem de, bir kavmi ALLAH’A isyandan kurtarmış olurum» diye düşünerek ÂLLAH rızası için ağacı kesmeye karar verir,
Dağa doğru giderken karşısına acaip suratlı pis bir adam çıkarak nereye gittiğini sordu. Oduncu:
*Halkın ÂLLAH diye taparak ALLAH’A isyan ettikleri ağacı kesmeye gidiyorum, dedi,
*Adam, oduncu’ya; Ben şeytanım… O ağacı kesmene müsaade etmiyorum, deyince zahit oduncu, şeytana çok kızmıştı.
*Öldürmek için hücum ederek yere yatırdı ve üzerine oturup hançerini boğazına dayadı.
*Şeytan zahide; Ey zahid, sen beni öldüremezsin. ÂLLAH bana kıyamete kadar müsaade etmiştir. Fakat gel o ağacı kesme, seninle anlaşalım der.
*Ben sana her gün bir altın vereyim, sen de ağacı kesmekten vazgeç. Hem el ağaca tapıyormuş, günah işliyormuş senin neyine gerek, altın’ını al işine bak, dedi. Adam şeytanı bırakmıştı.
*Şeytan adama, akşam yatıp sabahleyin yastığının altına bakmasını söyledi ve anlaşarak ayrıldılar.
*Adam ağacı kesmekten vazgeçip, evine dönmüştü..
*Akşam yatıp sabahleyin yastığının altına baktığında, altını gördü. Memnun olmuştu, ikinci gün oldu. Fakat bu sefer şeytan altını koymamıştı.
*Adam kızıp baltasını aldığı gibi dağa ağacı kesmeye gitti. Fakat yolda yine şeytanla karşılaştılar. Adam şeytana iyice kızmıştı. Şeytanı Görünce:
*Seni sahtekâr seni, kandırdın değilmi beni?., diyerek üzerine hücum etti.
*Fakat evvelkinin tam tersine bu sefer şeytan adamı tuttuğu gibi altına aldı. Adam şaşırmıştı. Bu nasıl hâl der gibi şeytanın yüzüne bakıyordu. Şeytan:
*Hayret ettin değil mi? Niçin bana yenildiğinin sebebini söyleyeyim; Dün sen Allah rızası için ağacı kesmeye gidiyordun. Seni değil ben, dünyadaki bütün şeytanlar bir araya gelsek yine yenemezdik. Lâkin şimdi Allah rızası için değil de, sana altını vermediğim için kızdığından gidiyorsun, işte o yüzden bana mağlup oldun ve sana ağacı kesmene müsaade etmeyeceğim, der,
*Umarım mesele anlaşılmıştır, kim üzerine ne alırsa.