Kamuya yük olan kadrolar, Devletin sırtındaki görünmeyen kambur
Grafikte görüldüğü üzere, yıllar içinde kamu personeli sayısı neredeyse iki buçuk kat artarken, aynı dönemde e-Devlet üzerinden sunulan hizmet sayısı da katlanarak artmış.
Bu çarpıcı tablo, teknolojik gelişmelere rağmen neden hâlâ dev bir memur ordusuna ihtiyaç duyulduğunu sorgulatıyor. İşte bu çelişki, yapısal bir reform ihtiyacının en somut göstergesidir.
Toplumun vicdanını sızlatan, kamu kaynaklarını israf eden bu sorun üzerine, yetkili mercilere hatırlatmak vicdani sorumluluğumuzdur.
Kamuya yük değil, katkı gerek, verimsiz kadrolarla nereye kadar?
Bir zamanlar 2 milyon civarında olan kamu çalışanı sayısı, bugün 5 milyona dayanmış durumda. Üstelik bu artış ne sanayiye, ne tarıma, ne de halkın yaşam kalitesine yansımış. Teknoloji gelişmiş, e-Devlet’le birçok işlem saniyeler içinde yapılabilir hale gelmişken, personel sayısının azalması beklenirken, neden bu kadar şişmiş bir kamu yapısıyla karşı karşıyayız?
Sorunun cevabı basit ama acı, siyaset, torpil, liyakatsizlik ve denetimsizlik.
Devlet kadroları ne yazık ki uzun süredir “üretmeyenin, ama oy getirenin” istihdam alanı haline geldi. Performans ölçümü yapılmayan, ne iş yaptığı belli olmayan binlerce memur, her ay düzenli maaşını alıyor. Oysa aynı hizmeti çok daha az personelle, çok daha verimli şekilde sunmak mümkün.
Performans değerlendirme sistemleri hâlâ ilkel düzeyde. Çalışan ile çalışmayan arasında bir ayrım yok. Bu da motivasyonu ve verimliliği düşürüyor.

Hazine Bakanlığı bu tabloyu görmüyor mu? Yoksa görmek istemiyor mu?
Bu durum, sadece ekonomik bir israf değil; adalet duygusunu, liyakati, emeği, alın terini ayaklar altına alan bir düzenin göstergesidir. Grafikte görüldüğü üzere, yıllar içinde kamu personeli sayısı neredeyse iki buçuk kat artarken, aynı dönemde e-Devlet üzerinden sunulan hizmet sayısı da katlanarak artmış.
Devlet, “benim memurum işini bilir” zihniyetinden kurtulmak zorunda.
Çünkü artık “benim memurum üretmeli, verimli olmalı, hak ederek görevde kalmalı” diyen bir anlayışa ihtiyacımız var.
Kamu tasarrufu deyince vatandaşın aklına ekmekten, sosyal yardımlardan kesinti geliyor. Oysa tasarrufun en büyüğü, gereksiz kadrolardan, iş yapmayan personelden, siyasetin arka bahçesi olmuş kurumlardan yapılmalı.
Devlet, halkın sırtındaki bu görünmeyen yükü artık taşıyamaz.
Türkiye, kaynaklarını çarçur edecek bir ülke değildir.
Kamu, nitelikli hizmetin ve hak edenin adresi olmalı; siyasetin değil.