Dolar 40,8638
Euro 47,8575
Altın 4.383,89
BİST 10.870,57
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 34°C
Açık
Bursa
34°C
Açık
Paz 31°C
Pts 29°C
Sal 31°C
Çar 31°C

Ortadoğu’nun Ateş Çemberi: İran, ABD ve İsrail Üzerinden Bir Hesaplaşma

23 Haziran 2025 19:59

Dünya, nefesini tutmuş Ortadoğu’dan gelecek yeni bir kıvılcımı bekliyor. Bir yanda Siyonist İsrail rejimi, diğer yanda devrimin mirasını yüklenen İran… Ve elbette her iki cephede de elini uzatmış, olayları perde gerisinden yöneten ABD…

Bu savaş sıcak bir çatışmadan çok daha fazlası. Bir inanç, bir medeniyet ve hatta bir gelecek savaşına dönüşmüş durumda.

İsrail, kurulduğu günden beri korku duvarları arasında yaşıyor. Onlar için komşu Arap devletleri bir tehdit olmaktan çıktı; asıl mesele İran’ın direniş eksenidir. Gazze, Hizbullah, Şii milisler… Hepsi İran’ın uzantısı gibi görülüyor. İsrail bu yüzden durmadan İran’a sinsi sinsi operasyon yapıyor; nükleer tesisleri vuruyor, bilim insanlarını öldürtüyor, Suriye’deki üslerini bombalıyor. Amaç net: İran’ı diz çöktürmek.

ABD ise bu satrançta hem hakem hem oyuncu. Körfez’deki üsler, donanma yığınağı, Irak’taki varlık… Her şey İran’ı kuşatma planının bir parçası. Fakat Amerika için asıl mesele İsrail’in bekası; çünkü bu devletin kuruluşundan beri ABD’nin Ortadoğu’daki garnizon üssü olduğu gerçeği değişmedi.

Peki ya İran? O, 1979 Devrimi’nden beri tek başına Batı’ya kafa tutan ülke… Ambargolarla boğulmuş, sabotajlarla çökertilmeye çalışılmış, ama hâlâ ayakta. Bugün İsrail’le doğrudan savaşacak tek cesur devlet o. Ancak İran’ın zayıflığı da var: iç krizler, ekonomik darboğaz, halkın bıkkınlığı…

Şimdi Lübnan cephesi sıcak, Gazze paramparça, Yemen’de füzeler uçuşuyor, Irak karışıyor. Bu savaş, sadece silahların değil; akılların, psikolojik harekâtların, sosyal medyanın savaşı. İran Suriye’de, İsrail Lübnan’da, ABD denizlerde pusuda.

Bir kıvılcım yeter: Belki bir nükleer santralin bombalanması, belki bir Mossad suikasti, belki bir füzeyle düşürülen ABD uçağı… Dünya üçüncü büyük savaşın eşiğinde geziniyor.

Bu savaşın galibi olur mu? Belki birkaç dev silah tüccarı, belki enerji tekelleri, belki dolar basan merkez bankaları… Ama halklar kaybedecek: İran’da anneler, Gazze’de çocuklar, Tel Aviv’de sıradan insanlar, Irak’ta aç köylüler…

Sorulması gereken gerçek soru şu: Bu savaş kimin savaşı? İran halkının mı? İsrail sokaklarının mı? Amerikan işçisinin mi? Yoksa dünyayı bir avuç karanlık masada yöneten küresel elitlerin mi?

Bu soruyu sormayan her medya, her lider, her analiz, sadece propaganda yapar. Ama hakikat arayanlar bilir: Bu kavga sadece petrol, nükleer silah veya sınır kavgası değil. Bu savaş; zulümle direnişin, emperyalizmle onurun savaşı.

Bir gün bu ateş sönünce, geriye ne kalacak? Belki yıkılmış şehirler, belki mazlum halkların sessiz duaları, belki de yeni bir Ortadoğu haritası…

Ama asıl kaybeden insanlık olacak.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.