Yüksek medeniyetlerin temeli: Aile
Gerçek büyüklük, toplumun en küçük yapı taşı olan ailede başlar.
Büyük hedeflere koşan bir millet olarak “Türkiye Yüzyılı” vizyonunu gerçekleştirme yolunda önemli adımlar atıyoruz. Ancak bir medeniyetin ayakta kalabilmesi, sadece ekonomik büyüklükle ya da diplomatik başarılarla ölçülemez. Gerçek büyüklük, toplumun en küçük yapı taşı olan ailede başlar.
Ne yazık ki, son yıllarda aile kurumumuz ciddi tehditlerle karşı karşıya. Boşanma oranlarının yükselmesi, evlilik yaşının sürekli ertelenmesi, çocuk sahibi olma oranlarındaki düşüş ve ahlaki yozlaşma toplumumuzun temel direklerini zayıflatıyor. Daha da endişe verici olan, gençlerimizin sanal dünyaya hapsolup gerçek hayattan kopması ve uyuşturucu gibi yıkıcı alışkanlıklara yönelmesi.
Bu sorunların çözümü, yalnızca ekonomik tedbirlerle ya da kanuni düzenlemelerle mümkün değildir. Toplumu ahlaki ve kültürel anlamda yeniden inşa edecek, aileyi koruyacak ve bireylerin sağlıklı bir şekilde yetişmesini sağlayacak köklü bir sosyolojik ve psikolojik altyapı inşa etmek zorundayız.
Nitekim tarih, güçlü medeniyetlerin ancak sağlam aile yapıları üzerine inşa edildiğini göstermiştir. Aile, sadece bir çatının altındaki bireylerden ibaret değildir; o, bir milletin vicdanı, ahlakı ve geleceğidir. Eğer aileyi kaybedersek, büyük hayallerimiz de birer ütopik söylemden öteye geçemez. “Midyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” deyiminin tam anlamıyla karşılık bulduğu bir tabloyla karşılaşabiliriz.
Mevlana’nın şu sözü tam da bu noktada yol gösterici niteliktedir: “Bir milleti yaşatmak istiyorsanız, önce ahlakını ve ailesini koruyun.”
Unutmayalım, yüksek medeniyetler önce ailede başlar; Eğer güçlü bireyler yetiştirmek istiyorsak, aileyi öncelemeli; anne ve babaları destekleyecek, gençlerin ahlaki ve manevi gelişimlerine öncelik verecek politikalar geliştirmeliyiz.
Gelin, “Türkiye Yüzyılı” vizyonunu yalnızca ekonomik büyüklükle değil, ahlaki ve kültürel dirilişle de taçlandıralım. Çünkü geleceğin büyük Türkiye’si, güçlü ailelerde filizlenir.