Yeni Haritalar Çizilirken…
Bir asır önceydi…
Ortadoğu’nun kalbine cetvelle sınırlar çizenler, sadece toprakları değil; kardeşlikleri, ortak kaderleri ve tarihsel bağları da parçaladılar.
Sykes-Picot denilen o masabaşı anlaşmayla haritalar yeniden çizildi ama bizim için sadece sınırlar değil, acılar, ihanetler ve bölünmüşlük kalıcı hale getirildi.
Bugün başka bir yüzyılın eşiğindeyiz.
Ve görünen o ki Mark Sykes’ların torunları yine iş başında.
Bu kez hedef, sadece coğrafi sınırlar değil; zihin haritalarımız, kimliğimiz, medeniyet değerlerimiz ve kardeşliğimiz.
Bir zamanlar cetvelle çizilen sınırlar, şimdi kültürel ayrışmalarla, etnik kimlik çatışmalarıyla, mezhep gerilimleriyle yeniden dizayn ediliyor.
Adına “demokrasi” deniyor, “özgürlük” deniyor ama gerçekte yapılan; bölmek, parçalamak ve yönetmek.
“Yeni yüzyıl” dedikleri şey, bizim için ortak gelecek değil; kimliksiz toplumlar, yalnızlaştırılmış halklar ve kendine yabancılaştırılmış nesillerin çağına dönüşmek üzere…
Bakınız, çevremizdeki ülkeler nasıl iç savaşlarla, darbelerle, ekonomik krizlerle boğuşuyor?
Bakınız, eğitim sistemimizden medyaya, sosyal medyadan siyasete kadar nasıl bir zihinsel işgal altındayız?
Bakınız, değerlerimiz nasıl aşındırılıyor, inançlarımız nasıl istismar ediliyor?
Bizi birbirimize düşürmek isteyen bu akıl, bizim dışımızda değil; içimizdeki gaflette, tembellikte, çıkarcılıkta, koltuk sevdasında yaşıyor.
Biz bir olamadığımız için onlar plan kuruyor.
Biz diri olamadığımız için onlar harita çiziyor.
Ve biz uyanmadığımız için tarih tekrar ediyor.
O yüzden artık uyanmalıyız.
Birlik olmalıyız.
Kimin adına konuştuğu belli olmayan seslere değil; bu toprakların ruhunu taşıyan, halkın vicdanına ses olan yüreklere kulak vermeliyiz.
Çünkü eğer biz aklımızı başkalarına kiraya vermeye devam edersek; onlar bizim yerimize düşünmeye, plan yapmaya, paylaşmaya ve sonunda da bizi yok saymaya devam edecek.
Bizi masa başında çizenler değil, gönül coğrafyamızda birleşenler kurtarır.
Yeter ki geç olmadan silkelenip kendimize gelelim.
Allah, bu kadim coğrafyaya feraset, birlik ve uyanış nasip etsin.
Yoksa tarih yine tekerrür eder ve biz yine “kaybeden” oluruz.