Yargılamak yerine anlamak: Spinoza’dan günümüze bir yolculuk
Anlamak, yargılamaktan daha insancıldır. Bugün gazetelerde yazdıklarımız, televizyonlarda söylediklerimiz ve sosyal medyada paylaştıklarımız, toplumu daha da kutuplaştırabilir ya da birleştirebilir.
Gazetelerde sıkça yer bulan eleştiriler, olayların ve kişilerin hızla yargılanmasına neden oluyor. Ancak 17. yüzyılda yaşamış olan filozof Benedictus Spinoza, çağlar öncesinden bizlere anlamanın yargılamaktan daha değerli olduğunu hatırlatıyor. Onun şu sözleri üzerine biraz düşünelim:
“Havaya atılan bir taş düşünebilseydi, kendi isteğiyle yere düştüğünü sanırdı.”
Bu söz, özgür iradenin sorgulanmasını gündeme getiriyor. Çoğu insan, yaptığı seçimlerin tamamen kendine ait olduğunu düşünse de, bu seçimlerin ardında genetik miras, çevresel etkiler, ekonomik koşullar ve toplumsal normlar gibi pek çok faktör bulunmaktadır. Spinoza’nın bu derinlikli düşüncesi, bireylerin yaşam koşullarını anlamadan yapılan eleştirilerin, bir taşın düşme nedenini yalnızca yer çekimine bağlamak kadar sığ kalacağını ima ediyor.
Bir başka sözü ise bu görüşü daha da pekiştiriyor: “Önemli olan yargılamak değil anlamaktır.”
Toplumsal Yaşamda Anlamak Neden Önemlidir?
Bugün gazeteler, televizyonlar ve sosyal medya platformlarında hızla yayılan yargılar, toplumları kutuplaştırıyor. Bir kişinin veya olayın arka planına bakmadan yapılan yorumlar hem yanlış algılara hem de çözümden uzaklaşmamıza neden oluyor.
Örneğin, bir çocuğun okulda başarısız olması ebeveynler ve öğretmenler tarafından “çalışmıyor” diye eleştirilir. Ancak çocuğun yaşadığı bir travma, öğrenme güçlüğü veya ailevi sorunlar başarıyı etkileyebilir. Çözüm, bu durumu anlamaktan geçer.
İş hayatında da aynı durum geçerlidir. Bir çalışanın düşük performans göstermesi durumunda, ona tembel ya da yetersiz demek kolaydır. Ancak yöneticiler, çalışanlarına sağladıkları kaynakları ve destekleri sorgulamalıdır. Belki de çalışan gerekli eğitimden mahrum bırakılmıştır ya da iş yükü kapasitesinin çok üzerindedir.
Doğadan ve Hayattan Örnekler
Bu yaklaşım yalnızca insanlar için değil, doğayı anlamamız için de gereklidir. İklim değişikliği, ekosistemin bozulması ve hayvanların yok oluşuyla ilgili haberler gündemimizi sıkça meşgul ediyor. Bu olayları yalnızca “doğal felaketler” olarak görüp geçemeyiz. İnsanlık olarak çevreye verdiğimiz zararı anlamadan bu sorunları çözemeyiz.
Spinoza’nın felsefesi, yargılamak yerine anlamaya odaklanmayı önerir. Eğer çevremizdeki her şeyin bir sebebi olduğunu kabul edersek, daha empatik ve daha çözüm odaklı bir yaklaşım geliştirebiliriz.
Spinoza’nın Felsefesinden Günümüze Düşen Görevler
Spinoza’nın bu görüşlerini günlük hayatımıza nasıl uyarlayabiliriz?
- Sabırlı Olun: İnsanları ve olayları anlamak zaman alır. Bir olayın yüzeyine değil,
derinine bakın. - Empati Kurun: Eleştirdiğiniz bir kişi veya davranışın ardındaki sebepleri anlamaya
çalışın. - Önyargılardan Kurtulun: Kendinizi her zaman haklı görmeyin. Başkalarının bakış
açılarını değerlendirin. - Çözüm Odaklı Olun: Yargılamak kolay, çözüm üretmek ise zordur. Çaba göstererek
sorunlara katkı sağlayın.
Son Söz
Benedictus Spinoza, yüzyıllar önce söylediği bu sözlerle insana dair önemli bir gerçeği hatırlatıyor: Anlamak, yargılamaktan daha insancıldır. Bugün gazetelerde yazdıklarımız, televizyonlarda söylediklerimiz ve sosyal medyada paylaştıklarımız, toplumu daha da kutuplaştırabilir ya da birleştirebilir. Bizlere düşen, yargılamak yerine anlamayı seçmektir.
Unutmayalım:
“Anlamak, dünyanın en değerli çabasıdır.”
“Önce Anla, Sonra Konuş”
“Yargılarınızın Ötesine Bakmayı Denediniz mi?”
“Felsefeden Günümüze Anlamanın Gücü” zihinle mümkündür.