Ultra işlenmiş gıdalar ve sağlık üzerine etkileri
Ultra işlenmiş gıdalar, birçok katkı maddesi içeren, genellikle orijinal besin değerinden uzaklaşmış ve genellikle içerikleri zengin olmayan gıdalardır.
Son yıllarda, gıda endüstrisinin sunduğu ürünlerin yapısı büyük ölçüde değişti. Geleneksel besinlerin yerini; raf ömrünü uzatmak, tat ve dokuyu iyileştirmek adına işlenmiş gıdalar aldı. Bu tür gıdalar, “ultra işlenmiş gıdalar” olarak adlandırılıyor ve hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde tüketimi giderek artıyor. Ancak, bu tür gıdaların sağlık üzerindeki olumsuz etkileri, bilimsel araştırmalar tarafından gün geçtikçe daha net bir şekilde ortaya konuluyor.
Ultra işlenmiş gıdalar gedir?
Ultra işlenmiş gıdalar, endüstriyel işlemlerden geçirilmiş, birçok katkı maddesi içeren, genellikle orijinal besin değerinden uzaklaşmış ve genellikle içerikleri zengin olmayan gıdalardır. Bu tür gıdalar, içeriklerinde çoğunlukla rafine şeker, doymuş ve trans yağlar, tuz ve çeşitli koruyucu maddeler bulundurur. Paketlenmiş cipsler, hazır çorbalar ve yemekler, şekerlemeler, gazlı içecekler ve hatta bazı kahvaltılık gevrekler bu kategoriye girer. Burada ultra işlenmiş gıdayı tanımlamak önemlidir. Örneğin mısır minimal işlenmiş bir gıdayken konserve mısır işlenmiş gıda, mısır cipsi ultra işlenmiş gıdaya örnek verilebilir. Ultra işlenmiş gıdaların bu kadar cazip olmaları ucuz, uzun raf ömrüne sahip, mikrobiyolojik açıdan nispeten güvenli ve oldukça pratik (çoğunlukla ya yenmeye hazır) olmalarından kaynaklıdır.
Birçok bilimsel araştırma, ultra işlenmiş gıdaların yüksek tüketimi ile obezite, tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve bazı kanser türleri gibi sağlık sorunları arasında bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Ultra işlenmiş gıdalar aşırı yemeyi ve obezitenin gelişmesini kolaylaştırabilir çünkü genellikle kalori, tuz, şeker ve yağ içerikleri oldukça yüksektir. Aynı zamanda yüksek kalorili, düşük besin değerine sahip yapıları, doyurucu olmamaları ve iştah açıcı özellikleriyle aşırı tüketimi teşvik ederler. Bu doğrultuda ultra işlenmiş gıdaların obezite ve diğer kronik hastalıkların yanı sıra yeme bozuklukları için de bir risk oluşturdukları bildirilmektedir. Dahası, ultra işlenmiş gıdaların bağırsak-beyin aksını bozduğunu ve bu şekilde bir çok hastalığa zemin hazırladığı öne sürülmüştür. Bu tür teoriler ne kadar ikna edici olsa da, ultra işlenmiş gıda tüketimi ile insan obezitesi arasında henüz nedensel bir ilişki kurulmadığını vurgulamak önemlidir. Konuyla ilgili yeni bilimsel araştırmalara ihtiyaç vardır.
Ultra işlenmiş gıdaların tüketimini nasıl azaltabilirsiniz?
Çok fazla işlenmiş gıda tüketmek meyveler, sebzeler, balık, sağlıklı yağlar, kurubaklagiller ve kuruyemişler gibi daha sağlıklı gıdaları daha az tercih etmenizi sağlar. Bu nedenle, ultra işlenmiş gıdalar yerine sağlıklı alternatiflerini ekleyerek beslenmenizi değiştirmek istiyorsanız aşağıdaki önerileri takip edebilirsiniz:
- Eklenmiş şeker veya tatlandırıcı içeren aromalı yoğurtlar yerine sade yoğurdu tercih edin. Yoğurdunuzu tatlı tercih ediyorsanız kendi doğradığınız taze, dondurulmuş veya kurutulmuş meyveleri ekleyin.
- Sos veya hazır yemek satın almak yerine, sevdiğiniz yemekleri evde büyük miktarlarda pişirin ve fazlasını porsiyonlar halinde uygun koşullarda dondurarak veya buzdolabında muhafaza ederek başka bir gün kullanın.
- Sabahları şekerli, lif oranı düşük kahvaltılık gevrekler yerine meyve ve kuruyemişlerle birlikte hazırlanmış yulaf lapası tüketin.
- Paketli meyveli tartlar veya kekler yerine taze fırında pişirilmiş alternatiflerini tercih edin.
- Öğleden sonra kahvenizin yanında bisküvi yerine porsiyon kontrolüne dikkat ederek kuruyemiş veya kuru meyve tüketin.
Ultra işlenmiş gıdaların sağlık üzerindeki olumsuz etkileri direkt bu gıdalarla mı ilgili yoksa genel bir yaşam tarzının sonucu mu bilmek oldukça zordur. Ancak, bu yiyeceklerin çoğunun yüksek tuz, şeker ve doymuş yağ içeriği göz önüne alındığında, azaltmak sağlık açısından mantıklı görünüyor. Obezite, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar gibi ciddi sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilen bu gıdaların tüketiminin sınırlandırılması, hem bireysel hem de toplumsal sağlık açısından büyük önem taşıyor. Doğal ve işlenmemiş-minimal işlenmiş gıdaların tüketimini artırmak ve beslenme alışkanlıklarımızı bu doğrultuda yeniden şekillendirmek, sağlıklı bir yaşamın anahtarı olabilir.