Savaşlar enflasyonu tetikliyor
ABD ve AB Ukrayna’yı Rusya’ya karşı kışkırtıyor bölgede tansiyon tekrar yükseldi.
ABD ve AB Ukrayna’yı Rusya’ya karşı kışkırtıyor bölgede tansiyon tekrar yükseldi,
Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Ukrayna’nın karşı saldırıya geçmesi ve Gazze’de yurtlarından sürülen insanların hazin görüntüleriyle İran’ın ve Hizbullah’ın “olası” İsrail saldırısı tartışmaları sürerken, ülkemizde III. Enflasyon Raporu’nu karşıladık.
Bu defaki enflasyon raporunun öne çıkan kısmı ise TCMB’nin enflasyon tahminlerini güncelleyip, güncellememesi noktasıydı.
Temmuz ayı enflasyon oranı, elektrik ve ÖTV zamlarıyla, azami yüzde 25 kira artış uygulamasının kaldırılması gibi nedenlerle bir önceki aya göre iki kat artış göstermişti.
Devam eden Ağustos ayından itibaren geçerli olacak doğalgaz zammıyla birlikte de genele yaygın bir fiyat artışı gibi durmaktaydı.
Sıkı ekonomik duruş devam ediyor
Diğer taraftan bu tahminlerin yukarı yönlü güncellenmesi ise zaten sektörel bazda ayrışmış olan enflasyon beklentilerinde yukarı yönlü bir hareket ve TCMB’nin mevcut duruşunda da kafa karışıklığı yaratabileceğinden son derece riskli bir adım olacaktı. Sonuçta rapor ve sunumda bu risk alınmadı ve sıkı / kararlı duruşun korunduğuna şahit olduk.
TCMB, bu kararlı duruşuyla son derece olumlu geri dönüşler almasına karşın yine de enflasyon tahminleri konusunda herkesi ikna edememiş gözüküyor. Esasında 2024 yılsonu için orta tahmin noktası olan yüzde 38’e erişmenin zorluğundan olsa gerek tahminlerin noktasal değil aralık dahilinde olduğuna vurgu yapılıyor ki; buradan aslında gerçekçi TCMB tahminin üst nokta olan yüzde 42’ye çekilmiş olduğu sinyalini de alıyoruz.
Enflasyon raporunun öznesi her ne kadar tek başına enflasyon gibi gözükse de Makro ekonomik görünümde ortak özne olarak “büyümeyi” referans alabiliriz.
Dolayısıyla dezenflasyon sürecinde başarı sağlamak için büyümeden de çıktı, feragat etmek gerekiyor. Enflasyon raporunun bu kısmına odaklandığımızda; çıktı açığı tahminlerinin önceki raporlarda olduğu gibi gerçekleşmelere bağlı olarak yukarı yönlü revize edildiğini görüyoruz.
2025 yılında negatif çıktı derinleşecek
Çıktı açığını TCMB’nin tarifine göre ele alacak olursam; rapordaki grafikten bu yıl ikinci ve üçüncü çeyreklerde bir önceki çeyreğe göre daralmayla başlayacak olan sürecin asıl 2025’te negatif çıktının derinleşmesiyle büyümede dip seviyelere geçiş yapacağını söyleyebilirim.
Bu kısmı daha açık ifade etmem gerekirse; önümüzdeki sene acı reçetenin yan etkisi alan talepteki dip seviyeleri çok daha net görüyor olacağız. Bu durum istihdamda kayıplara ve ciddi bir durgunluğa yol açabilir.
Aslında şimdiki ekonomik tabloya bakıldığında gelmekte olanın bazı emareler de açıkça görülmektedir.
Bunlardan bazıları: Ocak- Haziran ayında karşılıksız işlemi yapılan çeklerin bankalara ibraz edilen çeklere oranı; tutar olarak yüzde 2,4 ve adet olarak yüzde 1,8 oldu. Belki oransal olarak çok küçük bir bölümü oluşturuyor gibi gözükebilir. Ancak geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında karşılıksız çek tutarında yüzde 254’lük bir artış olması sanırım durumu daha net özetleyecektir.
Hane halkı tarafına bakılacak olursa bireysel kredi ve bireysel kredi kartında yine aynı dönemde yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı yüzde 43, Haziran ayında bu tür krediler ve kartlarda tasfiye olunacak alacaklar ise yüzde 103 artış kaydetmiş durumda.
Yine Haziran ayı sanayi üretiminin 16 ayın en düşüğü olması, ISO İmalat PMI öncü göstergenin temmuzda üst üste beşinci ay azalarak 47,2 olarak eşik değerin altında gerçekleşmesi durgunluğun hem reel kesimin imalat-sanayi tarafı hem de hanehalkı kesimlerinde hissedildiğini gösteriyor.
Durgunluğa henüz girmemiş ve enflasyonla mücadele açısından risk oluşturan hizmet ve gıda fiyatlarına bakıldığında ise, gıdadaki sorunun talepten çok arz ve iklim kaynaklı olduğu, hizmetteki katılığı da fiyatlama davranışlarındaki bozulmayla açıklayabilirim.
Ancak özellikle hizmet enflasyonundaki katılığın kırılmasına önümüzdeki sene derinleşecek çıktı açığının önemli düzeyde etki edeceğini düşünüyorum.
Özetle enflasyonla mücadelede en önemli göstergelerden olan beklentilerin bütünüyle aşağı yönlü güncellenmesi, büyümede görülecek dip seviyelerin ardından sağlanabilecek gibi gözükmektedir.