Provokasyonun Adı: Leman – İfade Özgürlüğü Maskesiyle Yapılan Kutsala Saldırı
Leman Dergisi’nde yayınlanan karikatürü çizen Doğan Pehlevan gözaltına alındı.
Toplumsal yaşamın inşa edici kolonlarından biri, bireyin inanç ve değerlerine yönelik duyulan saygıdır. Bu saygı; sadece etik bir gereklilik değil, aynı zamanda anayasal bir yükümlülüktür. Zira Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 24. maddesi din ve vicdan özgürlüğünü teminat altına alırken, aynı zamanda bu özgürlüğün suistimal edilerek başkalarının kutsallarına saldırı aracı haline getirilmesini yasaklamaktadır.
Son günlerde Leman Dergisi’nde yayımlanan ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’i (s.a.s.) hedef alan karikatür, sözde mizahın arkasına sığınılarak gerçekleştirilen açık bir inanç düşmanlığı, sistematik bir manevi sabotaj ve hukuki tabirle bir nefret suçudur. Bu eylem, Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesi kapsamında “dini değerleri alenen aşağılama” suçunu doğrudan ihtiva etmektedir.
Bu yayın, sadece bireysel bir ifade değil; milyonlarca Müslümanın kutsalına, hayat rehberine ve imanının özüne yönelik organize bir saldırıdır. Söz konusu eylem, ifade özgürlüğü kavramı üzerinden meşrulaştırılamaz. Zira hiçbir demokratik toplumda ifade özgürlüğü; kutsalları hedef alan, inançları aşağılayan, toplumu provoke eden bir silaha dönüşemez.
Liberal dogmalarla, sınır tanımaz bir özgürlük savunusu yapmak, inanç sahiplerinin haklarını çiğnemeyi mazur göstermez. Aksine, bu tutum; çatışmayı körükleyen, toplumsal barışı dinamitleyen ideolojik bir fanatizmdir.
Leman gibi basın organlarının “mizah” adı altında bu denli seviyesiz ve kirli içeriklere imza atmaları; sadece ahlaki yozlaşmanın değil, aynı zamanda kültürel anarşinin ve etik sorumsuzluğun göstergesidir. Bu zihniyetin kutsala saldırarak dikkat çekmeye çalışması, esasen üretimsizliğin ve entelektüel acziyetin ilanıdır.
Bilinmelidir ki; Peygamber Efendimiz’e yapılan her türlü hakaret, doğrudan halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmektir. Bu yalnızca inançlı bireyleri değil, kamusal barışı, ortak yaşamı ve kültürel uyumu da tehdit eden bir sabotajdır. Bu tür içeriklerin yayımlanması, hem hukuka hem ahlaka hem de toplumsal mutabakata aykırıdır.
Bu nedenle; Adalet Bakanlığı’nın ve Cumhuriyet Başsavcılığı’nın derhal harekete geçmesi takdire şayandır. Ancak sadece yargı süreçleriyle yetinilmemeli; bu tarz “ahlaki terör” girişimlerine karşı toplumun her kesimi net bir tavır almalıdır. Aksi halde sessizlik, bu tip saldırıların normalleşmesine hizmet eder.
Şu gerçeği unutmamak gerekir:
İfade özgürlüğü, kutsala hakaretin kılıfı değildir.
Sanat, saygısızlığın perdesi olamaz.
Mizah, inanca düşmanlıkla eşdeğer değildir.
Bu vesileyle bir kez daha açıkça ifade ediyoruz:
Dine, kutsallara ve inançlara yönelik saldırılar; fikir değil, düşmanlıktır.
Bu düşmanlık ise özgürlük değil, organize bir kültürel terördür.
Toplumu tahkir eden, değerleri hedef alan bu zihniyetle hukuk zemininde mücadele kararlılıkla sürdürülmeli ve benzeri saldırılar daha doğmadan engellenmelidir.
Bu ülkenin inançlı halkı, ne değerlerinden vazgeçer, ne de bu değerleri çiğnetir.