Polislik bir meslek değil fedakarlıktır
Polislik, sadece bir meslek değil, fedakârlık ve sorumlulukla örülü bir yaşam biçimidir.
Polislik, sadece bir meslek değil, fedakârlık ve sorumlulukla örülü bir yaşam biçimidir. Gece-gündüz demeden, bayram tatil demeden, tehlikenin her türlüsüyle burun buruna çalışan polislerimiz, toplumun huzur ve güven içinde yaşamasını sağlayan en önemli yapı taşıdır. Ancak bu fedakârlığın karşılığı ne yazık ki çoğu zaman hak ettiği şekilde verilmemektedir.
Bir düşünün; spor kulüpleri büyük kazançlar elde ederken, statlarda güvenliği sağlayan yine polisler oluyor. Devletin memuru, bir özel sektör işletmesinin hizmetine sunuluyor. Bu, hem adaletsiz hem de sürdürülemez bir durumdur. Eğer bu stadyumlar, konserler ya da büyük etkinlikler para kazandırıyorsa, güvenlik hizmeti de özel güvenlik şirketleri tarafından sağlanmalıdır. Polislerimizin asli görevlerinden koparılıp bu tür işlere yönlendirilmesi, ne mesleklerine ne de toplumun genel güvenlik ihtiyacına uygun düşmektedir.
Peygamber Efendimiz (sav) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “İyiliğin en güzeli, insanlara zarar vermemek ve onların sıkıntılarını gidermektir.” Polislerimiz, bu ilkeyi her gün hayatları pahasına yaşatmaya çalışırken, bizler onların sıkıntılarını görmezden gelemeyiz.
Unutulmamalıdır ki, polislerimizin huzuru, toplumun huzurudur. Polislerimizi yalnızca birer memur değil, evine döndüğünde ailesine kavuşmayı bekleyen bir baba, bir anne ya da bir evlat olarak görmeliyiz. Onların hak ettikleri saygıyı ve desteği vermek, insanlık borcumuzdur.
Devletin, polislerimizin haklarını iyileştirme noktasında somut adımlar atması gerekmektedir. Bu adımlar atılırsa, polislerimiz yalnızca görevlerini değil, aynı zamanda toplumun güvenine layık olmanın gururunu da taşımaya devam edecektir. Çünkü onlar, sadece bir meslek icra etmiyor; bizlerin huzuru için kendi hayatlarından feragat ediyor. Bu fedakârlığın hakkını vermek hepimizin ortak sorumluluğudur, Polislerimizin hak ettiği emeklerinin karşılığı verilmelidir.