Ormanlar Nefesimizdir, Can Damarımızdır
Son 10 günde Türkiye’nin dört bir yanında çıkan 761 orman yangını korkunç bir gerçeği bir kez daha yüzümüze çarptı: Biz bu ülkenin ciğerlerini bile koruyamıyoruz.
Bu yangınların tamamının eş zamanlı çıkması, rastlantı değil; bir planın, bir hainliğin, bir felaket senaryosunun sonucudur. Bu sadece ağaçların yanması değil, hayvanların kavrulması, toprağın ölmesi, geleceğimizin kül olması demektir.
Artık yeter!
Bu milletin göz göre göre her yaz yanan ciğerlerine karşı sessiz kalmaya hakkı yoktur!
Devletin tüm gücünü kullanarak bu tür sabotajları önlemesi, sadece yangını söndürmek değil, yangını çıkmadan önce engellemek görevidir. Her yıl aynı senaryo, aynı acı. Söndür, üzül, unut… Ve sonra tekrar.
Ormanlara girişler acilen yasaklanmalı. Gerekirse kademeli izin sistemi, yangın risk haritasına göre kontrollü erişim sağlanmalı. Piknikçisinden define arayıcısına, izinsiz giriş yapanlara çok ağır cezalar verilmeli.
Ama en önemlisi şu
Bile bile orman yakan, kasıtlı olarak sabotaj yapan, ciğerlerimizi yakan,
İnsan değil; vatana ihanetten beter bir mahlûktur.
Ve bu kişilere sadece ceza değil, infaz da gündeme gelmelidir. Çünkü onlar binlerce canın ölümüne, milyonlarca canlının yuvasının yok olmasına neden oluyor.

Çünkü onlar bir milletin geleceğini ateşe veriyor.
Orman sadece ağaç değildir.
Orman, bir çocuğun gelecekte gölgesinde kitap okuyacağı yerdir.
Orman, bir annenin çocuğuna göstereceği ceylandır, sincaptır, çiçektir.
Orman, susayan toprağın umududur.
Orman, bizim nefesimizdir.
Biz bu ormanlara sahip çıkmazsak, yarın kendi oksijenimizi kaybettiğimizde pişmanlığın kimseye faydası olmayacak.
Bir çağrı yapalım buradan, Artık sadece söndürmeyelim, koruyalım!
Sadece yas tutmayalım, önleyelim!
Ve artık sadece izlemeyelim, hesap soralım!
Çünkü ormanlar sadece yeşil değil, Bir milletin onuru, huzuru ve yarınlarıdır.