Medyanın ahlaki çöküşü: sabah kuşağından toplumsal felakete
Türkiye’de televizyon, sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda toplumun bilinçaltını şekillendiren, ahlaki yapısını etkileyen bir güç haline geldi.
Özellikle sabah kuşağı programları, bir zamanlar ailelerin huzur içinde izleyebileceği içerikler sunarken, bugün ahlaki çöküşün en büyük tetikleyicilerinden biri haline geldi.
Zahide Yetiş’in TBMM Kadına Yönelik Şiddet Komisyonu’nda sarf ettiği, “Kadına yönelik şiddet desek de bazen kadınlar da bunu yapıyor” sözleri, milletvekilleri arasında büyük bir tartışma başlattı. CHP ve DEVA Partisi’nden vekiller komisyonu terk ederken, AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise bu tartışmayı daha derin bir noktaya taşıdı: Sabah kuşağı programlarının Türkiye toplumuna verdiği zarar.
Kadına şiddet tartışmalarının ötesinde: ahlaki çöküş
Kadına yönelik şiddet elbette ciddi bir sorun. Ancak meselenin başka bir boyutu daha var: Toplumu yozlaştıran, aile bağlarını zayıflatan, gençleri yanlış yönlendiren medya içerikleri. Sabah ve öğleden sonra kuşağında yayımlanan programlar, artık magazin, sağlık, yemek tarifleri gibi konuların ötesine geçerek, evlilik programlarının farklı bir versiyonuna dönüşmüş durumda.

Bu programlarda:
▪️Aile mahremiyeti televizyon ekranlarına taşınıyor.
▪️Kadın ve erkek ilişkileri, toplumsal değerlerden kopuk bir şekilde ele alınıyor.
▪️Hukukun, mahkemenin çözeceği konular, reyting uğruna stüdyolarda tartışılıyor.
▪️Cinayet, ihanet, skandal gibi konular normalleştiriliyor ve hatta teşvik ediliyor.
Bütün bunlar, medya eliyle ahlaki bir felaketin kapılarını aralıyor.
RTÜK yetersiz kalıyor, toplum göz yummamalı
RTÜK zaman zaman bu programlara cezalar verse de, bu yeterli olmuyor. Çünkü medya patronları, cezaları bir maliyet kalemi olarak görüyor ve reyting getiren içeriklere devam ediyor. Oysa burada sadece maddi yaptırımlar değil, etik bir dönüşüm de şart.
Devletin, medya düzenlemelerini daha sıkı hale getirmesi gerekiyor.
RTÜK’ün yalnızca para cezası vermekle kalmayıp, lisans iptalleri dahil olmak üzere daha caydırıcı adımlar atması lazım.
Reklam verenler, ahlaksız içeriğe destek veren programlara reklam vermekten kaçınmalı.
Halkın da bu tür programlara tepki göstermesi ve izlememesi gerekiyor.
Medyanın rolü ve toplumun sorumluluğu
Medya, toplumun aynasıdır derler. Ama bugün televizyon ekranlarında gördüğümüz şeyler, gerçekten bizim toplumumuzun bir yansıması mı? Yoksa medya, toplumun karanlık yönlerini körükleyerek, insanları daha da yozlaştırmaya mı çalışıyor?
Sabah kuşağı programları sadece bir başlangıç. Eğer bugün bunlara ses çıkarmazsak, yarın daha büyük ahlaki felaketlerle karşılaşacağız. O yüzden medya düzenlemeleri yalnızca politik bir tartışma meselesi değil, doğrudan toplumsal geleceğimizin bir parçasıdır.
Bu yüzden her bireyin, her ailenin, her kurumun bu çöküşe dur deme sorumluluğu var. Çünkü ahlaki değerlerini kaybeden bir toplum, sonunda tarih sahnesinden silinmeye mahkûmdur.