Leyla’nın güzelliğine, Mecnun’un gönül penceresinden bakmalıdır insan
Gönül penceresinden izlersin olup biteni, oysa gönül gelenide bilir gideni de bilir.
Hasretin kokusu olur mu bilmem ama herkes dünyayı kendi gönül penceresinden izler. Gelecek adına bütün anılar o pencerenin ardında birikir.
İşte bazen anılar bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden akıp gider ve o anıların oyuncuları tek tek gönül penceresinden ansızın bakıp geçerler..
Hayat öyle acımasız olur bazen. Hasretine hasret katıp seni demlendirir, umutlar içinde yaşatır hep.
Sanki içindeki bütün sesler bekle diyor ve gönül penceresinden izlersin olup biteni, oysa gönül gelenide bilir gideni de bilir.
Ama neden hep o gönül penceresinden bakıp bekleyince, sanki daha çabuk gelir sanır o bekleyenler?
Unutmayın pencereden dışarıya bakmaya başladığınız vakit artık kimse gelmez.
Sokaklar pencereleri saklıyor, pencereler güzel çiçekleri. Pencerelerin ardında çiçeklere küsmüş hayatlar, pencerelere özlem duyuyor hala.
Özleyenler şunu söyler hep biz aynı pencereden bakıp, farklı manzaraları görecek kadar uzağız şimdi…
GÖNÜL PENCERESİ
Bu gece
Yine gönül penceresinden hasretin yelleri
Yalnızlığıma esiyor
Hayalin aklımda
Özlemin yüreğimde
Yokluğun ise karşımda
Yıllar sonra kavuşmuş gibi
Güzel bir maziden laflıyoruz
Gökten usul usul yağan yağmurlar
Dışarda üşüyen serçeler
Ve havada bir kelebek bile yok
Gece lambasının önünde
Dans eden bir kelebek yok
Ağaçlarda bir kuş cıvıltısı
Sokakta ise bir kedi sesi bile yok
Bu acıyı çekmek için
Her şey tasarlanmış sanki
Hazan mevsimi ya şimdi
Bütün kuşlar göç etmiş burdan
Bülbülün girmediği bağımda
Gül’ün boynu bükük
Çiçeklerin rengi solgun
Bu koca şehir bile
Sanki kara bir perde giyinmiş
Yokluğunun yasını
Tutuyor benimle…