Kurultayda Para Transferi İddiaları
Siyasal Etik, Yolsuzluk ve Medyanın Güvenirliği Üzerine Bir Değerlendirme
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebiyle Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından hazırlanan ve 38. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Olağan Kurultayı’na ilişkin iddiaları içeren rapor, Türkiye’de siyasal etik, medya bağımsızlığı ve belediyecilik anlayışı açısından son derece çarpıcı bulgular içermektedir.
Siyasal Etik ve Kurultaylar: Temsiliyet mi, Ticarete Tabi Tercih mi?
Demokratik sistemlerde siyasal partilerin kurultayları, parti içi demokrasinin ve halk temsiliyetinin en önemli zeminlerinden biridir. Ancak söz konusu raporda belirtilen ve kurultay günü gerçekleştirildiği iddia edilen döviz işlemleri ve yüksek meblağlı para transferleri, bu sürecin adeta bir ticari meta değişimi hâline geldiğine işaret etmektedir. Kurultayın yapıldığı 5 Kasım 2023 tarihinde bazı döviz bürolarının açılarak yaklaşık 50 milyon dolarlık işlem yapıldığı, 55 kişinin hesap hareketlerinin incelendiği ve 16 hesapta olağandışı nakit girişlerinin tespit edildiği belirtilmektedir.
Bu bağlamda sorulması gereken temel soru şudur: Parti içi siyasal tercihlerin, belirli çıkar grupları tarafından mali yollarla şekillendirilmesi meşru bir temsil iradesi midir, yoksa siyasal ahlaksızlığın kurumsallaşması mıdır?
Belediyeler Üzerinden Paranın Siyasete Akışı
MASAK raporunda en dikkat çeken isimlerden biri, ‘rüşvet’, ‘ihaleye fesat karıştırma’ ve ‘mal varlığı değerlerini aklama’ gibi suçlamalarla tutuklu bulunan CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’tır. Akpolat’ın hesabına 7 milyon 383 bin TL, İBB çalışanı Eda Ezgi Yıldız’a yaklaşık 890 bin TL ve gazeteci İsmail Saymaz’a ise 8 milyon 213 bin TL para transferi yapıldığı belirtilmektedir.
Bu veriler, Türkiye’deki bazı belediyelerin mali kaynaklarının sadece hizmet üretiminde değil, aynı zamanda siyasal dizayn ve medya etkisi oluşturma faaliyetlerinde kullanıldığına dair ciddi bir şüphe uyandırmaktadır. Belediyecilik ilkesi olan “katılımcılık ve şeffaflık”, bu tür iddialar karşısında yerle bir olmaktadır.
Medyanın Tarafsızlığı ve Bağımsızlığına İlişkin Krizi
Gazeteci kimliği ile bilinen İsmail Saymaz ve Şaban Sevinç’in isimlerinin MASAK raporunda geçmesi, Türkiye’de medya mensuplarının bir kısmının artık haber alma hakkını savunmaktan çok, siyasal manipülasyonun bir aracı hâline geldiği eleştirilerini güçlendirmektedir.
Bağımsız ve eleştirel medya, demokratik bir toplumun vazgeçilmez unsurlarındandır. Ancak gazetecilere kurultay günü milyonlarca lira transfer edilmesi iddiası, etik gazetecilik ile siyasal müteahhitlik arasındaki farkın hızla silinmeye başladığını göstermektedir.
Terör Propagandası ile Anılan İsimlere Para Transferi
Raporda adı geçen bir diğer isim olan Eda Ezgi Yıldız’ın, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesine ilişkin bir terör eylemini meşrulaştıran sosyal medya paylaşımında bulunmuş olması, söz konusu para trafiğinin sadece mali değil, ideolojik ve güvenlik boyutlarını da gündeme getirmektedir.
Bu tür bir isme yüksek meblağlarda transfer yapılması, sadece etik değil, aynı zamanda milli güvenlik açısından da sorgulanması gereken bir durumdur.
Sonuç ve Öneri: Yolsuzlukla Mücadelede Kurumsal Derinleşme Şart
Bu olay, Türkiye’de yolsuzluğun yalnızca iktidar partileriyle sınırlı bir sorun olmadığını, muhalefet cenahında da şeffaflık, hesap verebilirlik ve ahlaki ilkelere bağlılığın ciddi şekilde zedelendiğini ortaya koymaktadır.
Gerek medya mensupları gerekse kamu görevlileri hakkında iddialar derinlemesine araştırılmalı; siyasal partilerdeki finansal hareketlilik denetime açılmalı ve bu tür olayların tekrar etmemesi için:
Siyasi partilerin harcamaları Sayıştay ve bağımsız denetçilerce incelenmelidir.
Belediyelerin bütçeleri şeffaf veri sistemleriyle anlık kamuoyuna açılmalıdır.
Gazetecilerin gelir kaynakları etik çerçevede açıklanabilir olmalıdır.
Aksi hâlde siyaset, medya ve kamu kurumu üçgeninde büyüyen bu karanlık ilişkiler ağı, sadece demokrasiye değil, aynı zamanda halkın devlete ve kurumlara olan inancına da ağır zarar verecektir.