Kuklalar Yargılanıyor Kuklacı Nerede?
Organize suç, sahte diplomalar, sistematik yolsuzluklar ve perde arkasındaki güç iddiası, ve kamu vicdanı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 565 milyarlık büyük yolsuzluk iddiası…
Sahte diplomalarla devlet kadrolarına sızmış bir çete…
Geçmişte “Yenidoğan Çetesi” olarak bilinen organize suç yapısı…
Her biri ayrı ayrı skandal, her biri tek başına bir devlet krizine dönüşecek mahiyette.
Ama asıl soruyu kimse sormuyor:
Kim bu yapıları kuruyor, organize ediyor, kim bunlara kalkan oluyor?
Gelin, biraz derin düşünelim.
Sahte diplomayı basan matbaacı mıdır suçlu, yoksa onu devlete yerleştiren mi?
İhale dosyalarına usulsüz imza atan bürokrat mı hedef olmalı, yoksa o bürokratı oraya yerleştirip önünü açan karanlık akıl mı?
Türkiye’de son 50 yıldır yaşanan tüm organize suçlar, siyasi kılıflar ve ekonomik vurgunlar zinciri bir merkeze çıkar.
Devletin damarlarına sızmış bir oligarşik yapı,
Takiyye ustası, sistemin görünmez arka plan yazılımcısı…
Kimine göre “Sabetayist Zümre Oligarşi”,
Kimine göre ise yalnızca “üst akıl” ya da “derin yapı”…
İsmi ne olursa olsun bu yapı;
Kuruyor, planlıyor, yönetiyor, tetikçilerini besliyor, gerekirse gözden çıkarıyor.
Ama asla ortalıkta görünmüyor.
Yargı ne yapıyor?
Emniyet neyi başarıyor?
Ancak piyonları, taşeronları, sahte kahramanları yakalayabiliyorlar.
Çünkü kuklacı her zaman perde arkasında duruyor.
Ve sistem içindeki pozisyonunu ustaca gizliyor.
Zira bu yapı yalnızca illegal örgütler kurmaz,
Medya kartelleri de onun eseridir,
Üniversitelerdeki sahte akademisyenler de,
Bürokrasiye çöreklenmiş liyakatsiz kriptolar da…
Bu yüzden her skandalda aynı senaryo devreye girer:
Bir iki isim gözaltına alınır, kamuoyunun öfkesi törpülenir,
Ve sonra… her şey unutulur.
Dosyalar raflara kalkar, sorumlular görev yerini değiştirir,
Ve kuklacı başka bir oyun için perdenin arkasına geçer.
Bu milletin gerçek düşmanı;
Ne üç beş müteahhit,
Ne birkaç belediye çalışanı,
Ne de sıradan bir dolandırıcıdır.
Gerçek düşman, sistemin içindeki kamufle olmuş karanlık akıldır.
Ve o aklı deşifre etmeden,
Türkiye’de hiçbir gerçek temizlik yapılamaz.
Artık yargının, medyanın, siyasetin cesur bir adım atma vakti gelmiştir.
Kuklayı değil, kuklacıyı yargılamadıkça
Hiçbir mücadele, gerçek bir mücadele olmayacaktır.