İBB’nin biriken sorunları ve İmamoğlu’nun bursa çalışması
İmamoğlu’nun İstanbul’daki görevini ihmal ederek farklı şehirlerde siyasi faaliyetlerde bulunması, hem verdiği vaatleri yerine getirmemesi hem de İstanbul’un mevcut sorunlarına çözüm üretmemesi nedeniyle eleştirilmelidir.
İstanbullular, seçtikleri belediye başkanının öncelikli olarak kendi şehirlerinin sorunlarına odaklanmasını ve verdikleri sözleri tutmasını beklemektedir.
İstanbul, tarihin her döneminde medeniyetlerin beşiği, kültürlerin buluşma noktası olmuş bir şehir.
Ancak son yıllarda bu kadim şehir, vaatlerle dolu siyasi söylemlerin gölgesinde kalmış durumda. Yapılan vaatler, birer umut ışığı olarak sunulurken, gerçekler maalesef bu umutları karartıyor. İstanbul’un sorunları, sadece bir şehrin değil, ülkenin geleceğini de etkileyecek kadar büyük. Ancak bu sorunlar, sözde değil, özde çözüm bekliyor.

Deprem gerçeği ve vadedilip, yapılmayanlar
İstanbul, deprem gerçeğiyle yaşayan bir şehir. Bilim insanları, olası bir depremin yıkıcı etkilerini defalarca dile getirdi. Ancak, “5 yılda İstanbul’un deprem sorununu çözeceğiz” denildiğinde, bu sözlerin ne kadarının gerçeğe dönüştüğünü sorgulamak gerekiyor. Çalıştaylar, toplantılar, raporlar… Peki ya eylemler? Deprem riski altındaki binaların dönüşümü, acil toplanma alanlarının korunması, altyapının güçlendirilmesi gibi hayati adımlar atılmadığı sürece, bu sözler havada kalıyor. İstanbul’un deprem gerçeği, sözlerle değil, somut adımlarla çözülmeli.
Konut sorunu ve yerine getirilmeyen vaadler
“100 bin konut dönüştüreceğiz” denildi, ancak bu vaadin ne kadarı gerçekleşti? İstanbul’da hala on binlerce insan, güvenli olmayan binalarda yaşamaya devam ediyor. Sosyal konut projeleri, dar gelirli vatandaşlar için bir umut olarak sunuldu, ancak bu umutlar da yerine getirilmedi. İstanbul’un her köşesinde, insanların barınma hakkı, güvenli ve insani koşullarda yaşama hakkı elinden alınıyor. Bu durum, sadece bir yönetim sorunu değil, aynı zamanda bir insanlık sorunudur.
Ulaşım çilesi ve metro vaadleri
İstanbul’un ulaşım sorunu, her geçen gün daha da büyüyor. “Ulaşım sorununu çözeceğiz” denildi, ancak tam tersine, ulaşım bir çileye dönüştü. Metrobüs hatları yetersiz, metro projeleri ise vaatlerin çok gerisinde kaldı. “Mevcut metro hattını 2 katına çıkaracağız” denildi, ancak bu sözlerin ardından tek bir metro ihalesi bile gerçekleşmedi. İstanbul’un trafiği, insanların zamanını, enerjisini ve umutlarını tüketiyor. Ulaşım, bir lüks değil, temel bir haktır. Ancak bu hak, İstanbul’da hala bir hayal.
Doğal yaşam alanları ve yeşil koridorlar
“70 km yeşil koridor oluşturacağım” denildi, ancak doğal yaşam alanları korunamadı. İstanbul’un yeşil alanları, betonlaşmanın kurbanı oldu. Kentin nefes alabileceği alanlar, giderek azalıyor. Doğal yaşam alanlarının korunması, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de hakkı. Ancak bu hak, yapılan vaatlerle birlikte yok oluyor.
Emekçiler ve işsizlik
“İBB’de hiç kimsenin ekmeğiyle oynamayacağım” denildi, ancak binlerce emekçi işinden oldu. İşsizlik, sadece bir ekonomik sorun değil, aynı zamanda bir insanlık sorunu. İnsanların emeği, alın teri, gelecek umutları, sözlerle değil, adaletle korunmalı. Ancak bu adalet, maalesef sağlanamadı.
Sözler değil, eylemler önemli
İstanbul, sözlerle değil, eylemlerle yönetilmeli. Yapılan her vaat, bir sorumluluktur. Bu sorumluluk, sadece siyasi bir yükümlülük değil, aynı zamanda insani bir görevdir. İstanbul’un sorunları, sözlerle değil, somut adımlarla çözülmeli. Deprem gerçeği, konut sorunu, ulaşım çilesi, doğal yaşam alanlarının korunması, emekçilerin hakları… Tüm bunlar, İstanbul’un geleceği için atılması gereken adımlardır.
İstanbul, sadece bir şehir değil, bir medeniyetin simgesidir. Bu medeniyetin geleceği, sözlerle değil, eylemlerle inşa edilir. İstanbul’u yönetenler, bu gerçeği unutmamalı ve vaatlerini eyleme dönüştürmelidir. Çünkü İstanbul, sadece bugünün değil, yarının da şehridir. Ve yarınlar, bugün atılacak adımlarla şekillenecek.