Hırsızlıkla başörtüsünü karıştıran kafalara

Eşi başörtülü diye yargılandınız, manşetlerden linç edildiniz, sizi savunmak kolay değildi. Ama biz sustuk mu? Hayır! Sizin yanınızda durduk, bedel ödedik, kapatılma tehditlerine rağmen sizi Cumhurbaşkanı yaptık.

Şimdi siz kalkmışsınız, Ekrem İmamoğlu ile kendinizi aynı kefeye koyuyorsunuz. Yetmiyor, diyorsunuz ki: “Bize yapılanlar ona yapılmasın.” Kusura bakmayın Sayın Abdullah Gül, bu sözler ya akıl tutulmasıdır ya da açık bir vefasızlıktır.

Çünkü size yapılan zulümdü; inanç özgürlüğüne karşı yürütülen bir cadı avıydı.
Ama bugün karşımızda olan şey çok başka: Para kuleleri, rüşvet iddiaları, çantalarda taşınan milyonlar, kirli ilişkiler… Sizin başörtüsüyle verdiğiniz özgürlük mücadelesini, bugünün yolsuzluk dosyalarıyla bir tutmak, geçmişinize ihanettir.

Bugün Ekrem İmamoğlu hakkında yürütülen soruşturma, elbette ki hukukun konusu. Suç varsa cezası, yoksa beraati olur. Ama siz çıkıp da, Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanından farklı olmayan açıklamalar yaparsanız, bize neyi anlatmaya çalışıyorsunuz? “Bize yapılanın aynısı İmamoğlu’na yapılmasın” diyerek, başörtüsüne zulümle yolsuzluk iddialarını aynı kefeye mi koyuyorsunuz? Gerçekten mi?

Sizin yıllarca savunduğunuz muhafazakâr camiaya, değerlerine, mücadelesine bu kadar kolay mı sırt dönebiliyorsunuz? Biz sizi Cumhurbaşkanı yaparken, sizin bu denli savrulacağınızı, ilkesiz ve omurgasız bir söylem içine gireceğinizi bilseydik, o gün o mücadeleye girer miydik? “Vefa” sadece geçmişte omuz omuza yürümek değil, bugün hakkın yanında durmaktır.

Sayın Gül, size yapılan saldırı inancınızaydı. Bugünse bir belediye başkanına yöneltilen ağır suçlamalar var. Siz, “İnşallah suçsuz çıkar, hukuki süreç şeffaf yürüsün” diyecek yerde, “Aynısını yapmayın” diyerek neye hizmet ediyorsunuz? Bu söylem, açıkça CHP’nin siyaset zeminine yanaşmak, iktidara vurarak muhalefetin gözüne girmeye çalışmaktır. Ama unutmayın: Sizin kimliğiniz bu halkın verdiği mücadeleyle oluştu. Siz o makama CHP’nin alkışlarıyla değil, milletin dualarıyla geldiniz. Bugün millet sizin bu duruşunuzdan utanç duyuyor. Çünkü biz sizi bir davanın adamı sanmıştık. Meğer siz pozisyonunuzu kaybettiğinizde, yönsüz kalan bir gemiymişsiniz. Savrulmuşsunuz, rotanızı şaşırmışsınız. Ve bu milletin çilesini, alın terini, başörtüsü mücadelesini; birkaç politik cümleye feda etmişsiniz.

Son sözümüz şudur: Başörtüsüne yapılan zulümle, hırsızlığı karıştıran bir zihin, ne dünü doğru anlayabilir ne de bugüne adaletli bakabilir. Bu milletin feraseti büyüktür. Kim samimi, kim takiyeci iyi bilir.