Hayatın gerçeği ve kıymet bilmemenin acı tecrübesi
Hayatta her birimiz farklı yüklerle sınanırız. Kimimizin sırtında geçmişin pişmanlıkları, kimimizin omzunda gelecek kaygıları.
Hayatta her birimiz farklı yüklerle sınanırız. Kimimizin sırtında geçmişin pişmanlıkları, kimimizin omzunda gelecek kaygıları… Ancak Allah, tıpkı bir ağacın dalından yaprakları ve meyveleri düşürdüğü gibi, yüklerimizi hafifletmek için bize imkânlar sunar. Bazen kaybettiklerimiz aslında kazandıklarımız olur. Fakat insanın gafleti, bunu ancak kaybettikten sonra anlamasına neden olur. Gençliğin kıymetini ancak yaşlılar bilir; huzurun değerini huzursuzlukla tanışanlar anlar. Sıhhat, hastalıkla kıymet kazanır; hayatın kendisi ise ölümle fark edilir.
İnsan için üç temel ziyan kapısı vardır ki, Hz. Ebubekir’in veciz sözleriyle bunları hatırlamak bize ders olacaktır:
- Sözünde durmamak: Güven bir kez sarsıldığında geri dönüşü zordur. Verdiği sözü tutmayan kişi, önce kendi değerinden kaybeder. Çünkü güvenin kaybolduğu yerde ne dostluk kalır, ne sevgi, ne de sadakat.
- Hile yapmak: Hilekârlık, kısa vadede kazanç gibi görünse de, uzun vadede kaybedenin her zaman hile yapan olduğunu gösterir. Hayatta doğruluk kadar insana huzur veren başka bir şey yoktur.
- Zulmetmek: Zulüm, sadece başkalarına değil, kişinin kendi vicdanına da yapılan bir haksızlıktır. Zalim, adaleti bir gün mutlaka kendi üzerinde bulur. Çünkü ilahi adalet, geç gelir ama asla yanlış işlemez.
Hayat, bize sayısız kez “Kıymet bil!” diye bağırır. Ancak çoğu kez o sesin farkına varamayız. Huzur içindeyken, onun ne büyük bir nimet olduğunu anlamayız. Sağlığımız yerindeyken, hasta olanların halini düşünmeyiz. Hayatın hızına kendimizi kaptırır, anı ıskalarız. Ta ki yaşlanıp gençliğimizi özleyene, huzursuzlukta geçmişteki o dingin günlere ağlayana ya da ölümün soğuk nefesiyle tanışana kadar…
Aslında tüm bunlar bize tek bir şey öğretir: Her ne olursa olsun, sahip olduğumuz anın, elimizdeki nimetlerin ve çevremizdeki insanların kıymetini bilmeliyiz. Çünkü Allah, yükümüzü hafifletir, ama bu hafifleme bazen kayıplarla olur. Her kayıp, aslında bir uyanıştır; her sınav, aslında bir rahmettir.
“Hayatta kıymet bilmeyi öğrenenler, kaybetmenin acısını daha az yaşar. Çünkü onlar, sahip olduklarının değerini vaktinde anlamışlardır.” Bugünden tezi yok, gençken yaşlılığı, sağlıklıyken hastalığı, huzurdayken huzursuzluğu düşünelim. Ve hayatımızdaki hiçbir güzelliği ‘nasıl olsa hep burada olacak’ diye küçümsemeyelim. Unutmayalım ki, Allah nimeti de, külfeti de ölçülü verir. Önemli olan, elimizdekilerin farkında olmaktır.
Bir ağacın dalı gibi düşünelim kendimizi. O dalın yükü arttıkça, Allah bize hafiflemek için fırsatlar sunar. Bu fırsatlar bazen sabırla sınanmak, bazen tevekkül göstermek, bazen de elimizdekilerle yetinmekten geçer. Eğer hayatımızda zorluklar varsa, bilin ki bu zorluklar aslında bizi güçlendirmek içindir.
Bugün gençliğimizin, sağlığımızın ve huzurumuzun kıymetini bilelim. Sözlerimizde duralım, hileden ve zulümden kaçınalım. Çünkü bu hayat bir emanettir. Elimizdeki değerlerin farkına varıp onlara sahip çıkmak, belki de bu emanete en güzel şekilde sahip çıkmanın yoludur.
Unutmayalım, bir gün her şey son bulacak. Ama biz, o sona hazırlıklı mıyız?