Güncel ekonomik ve siyasi duruma bir bakış – 2…
Bir önceki yazımızda kısa geçmişte uygulanan para politikasını, faiz oranlarını ve ekonomide alınan bir dizi kararları incelemiştik. Sıradaki yazımızda ise para politikasının ne olduğunu, amaçlarını ele alacağız ve ülkemizdeki duruma ışık tutacağız.
Para politikası; ekonomik büyüme, istihdam artışı ve fiyat istikrarı gibi hedeflere ulaşabilmek için paranın elde edilebilirliğini ve maliyetini etkilemeye yönelik olarak alınan kararları ifade etmektedir. Para politikasının en önemli amacı, T.C. Merkez Bankası Kanunu’nda belirtildiği üzere fiyat istikrarını sağlamaktır. Merkez Bankası; faiz ve diğer para politikası araçlarını kullanarak enflasyon hedeflerine ulaşmada etkin rol oynar ve para politikasını yönetir.
Önceki makalemizde para politikasının, özellikle 2018-2023 yılları arasında etkin kullanılmadığını ifade etmiştik. Tüm dünyada etkisini gösteren enflasyonist ortamın, ülkemizdeki varlığını kısıtlamak amacıyla faiz artışına gitmesi gereken Merkez Bankası, seçim ekonomisi çerçevesinde alınan yanlış kararlar ile düşük faiz politikasını benimsemiştir. Bunun sonucunda yaşanan para bolluğu, dünyada gerçekleşen enflasyonun çok daha fazlasının ülkemizde hissedilmesine sebep olmuştur. Nitekim ENAG verilerine göre üç haneli enflasyon hepimizin sofralarını vurmuş ve büyük bir ekonomik krizi beraberinde getirmiştir.
2023 genel seçimleri sonucunda göreve getirilen yeni ekonomi yönetimi ile ülkenin ekonomiye bakış açısı tamamen değişmiş, seçim ekonomisi olarak adlandırdığımız düşük faiz politikasından vazgeçilmiştir. Nitekim politika faizi, 2024 Mart ayı itibariyle %50 oranına çıkarılmıştır.
Ekonomi; kendi doğruları ve yanlışlarını içinde barındıran, doğruları uyguladığınızda olumlu, yanlışlar yaptığınızda olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalacağınız bir bilim dalıdır. Ekonomi yönetimi, çok fazla bileşiği içinde barındıran karmaşık bir yapı olsa da, doğruları yaparak olumsuzlukları en az seviyede yaşayabilir ve hissedebilirsiniz. Enflasyon sonrası dönemde toparlanma süreciniz de kısa olacağından, yeni bir büyüme-kalkınma eksenine yükselebilirsiniz. Ancak ısrarla yapılan yanlışlar da elbette sonunda kötü sonuçlar ile tüm ülke vatandaşlarını etkileyecektir. İşte yıllarca uygulanan ve adına, “Nas Ekonomi, Yeni Ekonomi Modeli, Çin Ekonomi Modeli” gibi isimler takılan politikalar sonucunda ülkemiz de bu şekilde kötü sonuçlarla karşı karşıya kalmıştır. Bugün geldiğimiz noktada faizler her ne kadar artırılmış olsa da, zamanında artırılmayan her faiz için daha fazla artış yaşanmış ve durgunluk daha derin hissedilmiştir.
Merkez Bankasının 2018-2023 arası düşük faiz politikasını uygulamasının en büyük sebebi, kurumun siyasi baskı çerçevesinde karar almasından kaynaklanmaktadır. Farklı karar alınacağı zaman ise yanlış uygulama gidilmiş; Merkez Bankası Başkanı çok sık biçimde görevden alınmış ve değiştirilmiştir. Elbette bu değişiklikler, ekonomiye olumsuz yansımakla beraber, kurumun güvenilirliğine de gölge düşürmüş ve Türk Lirası tarihi biçimde değer kaybetmiştir.
Önceki yazımızı “yapısal reformlar” kelimesini kullanarak bitirmiştik. Bugünkü yazımızda bahsettiklerimiz çerçevesinde, bu yapısal reformlara bir örnek vermek istedik. İfade ettiğimiz reform, “kurumların bağımsızlığı” konusudur. Hiçbir kurum siyasi baskı neticesinde karar almamalı, uygulamalarına siyasilerin ağzından çıkan kelimelere göre yön vermemelidir. Siz okurlarımıza verebileceğimiz en iyi örnek, az önce söylediğimiz Merkez Bankası kararları ve kurumun maruz kaldığı ortamdır. Bu baskı ve baskı sonucu alınan kararlar, yine vatandaşlarımızın aleyhine olmuştur. İşte ifade ettiğimiz sebeplerle kurumlar, kararlarını akıla, mantığa ve bilime uygun olarak almalıdır. Yapılan doğrular neticesinde, olumlu sonuçlarla karşılaşacak olan kişiler yine siz değerli okurlarımız ve vatandaşlarımız olacaktır.
Yazımızı; “BİLİMLE KALIN.” cümlesiyle noktalayıp, bir sonraki yazımızda “kurumların bağımsızlığı” konusuna farklı bir kurum ile değineceğimizi siz değerli okurlarımıza belirtmek isteriz…
Sizce açıklanan enflasyon oranları doğru mu? TÜİK, tıpkı Merkez Bankası gibi baskıya maruz kalıyor mu? Gerçekten “kurumların bağımsızlığı” güçlü ekonomi için bu kadar önemli mi? Önümüzdeki yazımızda bu konulara ışık tutacağız ve “yapısal reformlar” bahsine değinmeye devam edeceğiz.
O güne kadar sağlıcakla kalın…