Gazetecilik Onur ve Vicdan İşidir
24 Temmuz, sadece bir takvim yaprağı değil; hakikatin peşinde koşanların, kalemini satmayanların, toplumun gözü ve kulağı olmayı görev bilenlerin günüdür.
Sansürün kaldırılışının yıldönümü, aynı zamanda basın özgürlüğünün ne denli kırılgan ve korunması gereken bir değer olduğunu da hatırlatıyor.
Gazetecilik, bir meslekten öte bir sorumluluktur
Gerçeği arayış, adaletin sesi olma, güçlünün değil haklının yanında durma erdemini gerektirir. Ne var ki bugün, bu meslek, siyasi çıkarların, sermayenin gölgesinde kalan bir araç haline getirilmeye çalışılıyor.
Taraf olan, yalanı hakikat diye yutturan, iktidarların ya da güç odaklarının tetikçiliğini yapanlar, gazetecilik değil, ancak propaganda yapıyor demektir.
Gazetecilik: Satılık Kalem Değil, Halkın Vicdanıdır
Gerçek gazetecilik, parayla, makamla, tehditle satın alınamaz. Gerçek gazeteci, halkın sorularını sormaktan çekinmez, doğruyu yazmaktan korkmaz. O, bir halkın hafızasıdır. Yolsuzluğu deşifre eden, adaletsizliği belgeleyen, mağdurun sesini duyuran kişidir.
Ancak bugün, gazetecilerin karşılaştığı tehditler, işten atılmalar, davalar, hapisler ve hatta hayatları pahasına yaptıkları iş, bu mesleğin ne denli riskli ama bir o kadar da onurlu olduğunu gösteriyor.
Sansürün resmen kalktığı bir ülkede, oto-sansürün yaygınlaşması, gazetecilerin kendilerini ifade ederken ölçülü kelimeler seçmek zorunda kalması, basın özgürlüğünün ne kadar zedelendiğinin kanıtıdır.
Yandaş Gazetecilik Değil, Tarafsız Gazetecilik
Bugün medyada iki tür gazeteci var: Biri, iktidara ya da güç odaklarına biat eden, gerçekleri çarpıtan, yalan haberi “resmi doğru” diye yayanlar. Diğeri ise, ne pahasına olursa olsun doğrunun peşinde koşan, halka gerçeği ulaştırmak için her türlü bedeli göze alanlar.
Birinciler, mesleği kirletenlerdir. İkinciler ise gazeteciliğin gerçek temsilcileridir.
Bir gazeteci, “kimin gazetecisi” olduğunu unuttuğu anda, artık o, mesleğini değil, bir efendinin emrini yerine getiriyor demektir. Oysa gazetecinin tek efendisi vardır: Hakikat ve halk.
Gazeteciliğin Kırmızı Çizgisi: Özgür ve Onurlu Basın Temsilcisi Olmaktır
Demokrasilerde basın, dördüncü kuvvettir. Yasama, yürütme, yargıdan sonra denetim mekanizmasıdır. Eğer basın özgür değilse, yolsuzluklar örtbas edilir, adaletsizlikler gizlenir, halk karanlıkta bırakılır.
Bugün, kalemini satmayan, yalan habere alet olmayan, iktidarın değil halkın yanında duran tüm gazetecilerin gününü kutluyorum.
Ve diyorum ki: Yalan habercilik yapanlar meslekten men edilsin.
Tarafgirlik yapanlar değil, tarafsız habercilik yapanlar yüceltilsin.
Gazetecilik, iktidarların, partilerin, sermayenin, değil, halkın hizmetinde olmalıdır.
24 Temmuz, sadece geçmişte sansürün kaldırıldığı bir gün değil, bugün de basın özgürlüğünün savunulması gereken bir mücadele günüdür.
Gerçek gazeteciler, bu ülkenin namusudur. Onların kalemi kırılsa da, hakikatin sesi asla susturulamaz.
Tüm onurlu basın emekçilerinin Gazeteciler ve Basın Bayramı kutlu olsun!