Filistin halkının gazze’deki direnişi ve trump’ın ‘yerinden etme’ teklifi

Donald Trump‘ın Gazze’deki 1.5 milyon Filistinlinin Ürdün ve Mısır’a gönderilmesi yönündeki ahlaksız teklifi, insani trajedinin boyutlarını anlamayan ve çözümü yerinden etme gibi yüzeysel bir yaklaşımda arayan bir zihniyetin yansımasıdır.

Bu ahlaksız teklifin özünde, yıkımın, ölümlerin ve on yıllardır süren zulmün yarattığı sorumluluklardan sıyrılma çabası yatmaktadır. Ancak Gazze halkı için mesele sadece konut ya da barışçıl bir ortam değil; mesele, onurları, toprakları ve varlık mücadeleleridir.

Donald Trump’ın, Gazze’deki Filistinlileri Ürdün ve Mısır’a göndermek gibi akıl almaz bir çözüm önerisi, insanlık onuruna ve adalete aykırı bir yaklaşımın örneği olarak tarihe geçmiştir. Bu öneri, sadece Filistin halkının değil, vicdan sahibi tüm insanların tepkisini çekmiştir.

Gazze bugün bir enkaz yığınına dönüşmüş durumda. İnsanlar evsiz, aç ve ölümlerle burun buruna. Ancak sorunun çözümü, bir halkın köklerinden, tarihinden ve topraklarından koparılması mıdır? Yerinden edilmek, bir insanın sadece evini değil; kimliğini, anılarını ve geleceğini de elinden almak demektir.

Sürgün politikalarının tarihi ve sonuçları

Trump’ın önerisi, İsrail’in 1948’den bu yana Filistinlilere uyguladığı yerinden etme politikasının bir devamıdır. Birleşmiş Milletler verilerine göre, Ürdün ve Mısır’da milyonlarca Filistinli mülteci hâlihazırda yaşıyor. Ancak bu insanlar, torunlarına miras olarak sadece mültecilik statüsünü bırakabilmişlerdir. Filistin halkı, tarih boyunca zorla göç ettirilmenin ne anlama geldiğini en acı şekilde tecrübe eden topluluklardan biridir.

Peki, bu “çözüm” barış mı getirecek, yoksa yeni düşmanlıkların kapısını mı aralayacak? Sürgün, bir halkın ruhunda derin yaralar açar. Mülteci kamplarında büyüyen nesiller, adalet ve haklarını arama mücadelesinden asla vazgeçmemiştir.

Gerçek çözüm: adalet ve uluslararası hukuk

Gazze’deki trajediyi durdurmanın tek yolu, gerçek bir adalet anlayışıdır. İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayarak uyguladığı abluka, yasadışı yerleşim yerleri ve orantısız güç kullanımı, Filistin sorununu derinleştiren temel unsurlardır.

Adaletin tesis edilmediği bir dünyada barış mümkün değildir. Filistin halkının uluslararası arenada tanınma ve haklarının iadesi, yalnızca Filistin için değil, bölgesel barış için de bir gerekliliktir.

Trump’ın açıklamalarının arkasında yatan çıkarlar

Trump’ın açıklamalarına, insani kaygılardan çok siyasi çıkarların yön verdiği açıktır. Bölgedeki stratejik hesaplar ve İsrail lobisinin baskıları, böyle önerilerin gündeme gelmesine neden oluyor. Ancak bu tür “çözümler”, kısa vadede İsrail’in politikalarını kolaylaştırsa da, uzun vadede daha büyük sorunlara neden olacaktır.

Filistin halkının direnişi ve insanlık onuru

Filistin halkı, direnişiyle tarihe bir insanlık dersi yazmaktadır. Hamas’ın açıklamasında vurguladığı gibi, bu halk ölüm ve yıkım pahasına da olsa topraklarını terk etmeyi reddetmektedir. Çünkü toprak, onlar için sadece bir yaşam alanı değil; kimlik, tarih ve gelecektir.

Dünya, insanlık tarihinde defalarca sürgün politikalarının felaketle sonuçlandığını görmüştür. Filistinlileri Gazze’den çıkarmak, sorunu çözmek bir yana, yeni krizlere yol açacaktır. Çözüm, Filistin halkının haklarının teslim edilmesi, uluslararası hukukun uygulanması ve barışçıl bir düzenin inşasıdır.

Trump’ın önerisi, bir liderin sorumsuz ve insanlık dışı yaklaşımını gözler önüne sermektedir. Ancak bu öneriye karşı çıkan Ürdün, Mısır ve Filistin halkı, insanlığın onurunu koruma mücadelesinde bir umut ışığıdır.

Unutulmamalıdır ki, adalet er ya da geç tecelli eder. Çünkü insanlık tarihi, zulmün değil, direnişin ve hakikatin zaferine tanıklık etmiştir.