Eğitim bir milletin geleceğini inşa eden en önemli unsurlardan biridir
Eğitim, bir milletin geleceğini inşa eden en önemli unsurdur.
Eğitim sisteminde öğretmenlerden daha fazla bürokratın söz sahibi olması kabul edilemez bir durumdur. Eğitim sisteminde bürokrasi ve merkeziyetçilikten vazgeçilip gerçek eğitimcilerin çoğaltılması gerekir.
Merkeziyetçilik ve bürokrasi: Eğitimde hız kesici unsurlardır
Türk eğitim sisteminde, müfredattan sınav sistemine, bütçeden yönetim kararlarına kadar hemen her şey merkezden belirlenir. Bu durum, yerel ihtiyaçları göz ardı ederek standart bir çözüm dayatır. Oysa Türkiye gibi kültürel ve sosyoekonomik farklılıkların yoğun olduğu bir ülkede, her okulun aynı çözümlerle başarıya ulaşması beklenemez. Merkeziyetçi yapı ve bürokrasinin neden olduğu temel sorunları dört madde de açıklamak gerekirse şunlardır:
- Karar alma süreçlerinin yavaşlaması: En ufak bir değişiklik ya da talep için bile Ankara’dan onay beklenmesi, hızlı ve etkili çözümlerin önünü keser.
- Öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin etkisizleşmesi: Karar alma yetkisi olmayan öğretmenler ve yöneticiler, eğitimde yenilikçi yöntemler geliştirme konusunda pasifize edilir.
- Standartlaştırmanın etkisi: Merkezi sınavlar ve standart müfredat, öğrencilerin bireysel farklılıklarını ve yerel koşulları göz ardı eder. Bu durum, yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerinin gelişimini engeller.
- Kaynak dağılımındaki adaletsizlik: Eğitim bütçesinin merkezi olarak kontrol edilmesi, yerel düzeyde kaynak kullanımında esnekliği ortadan kaldırır.
Çözüm: Özerklik ve gerçek eğitimciler
Türk eğitim sisteminin daha etkili hale gelmesi için yapılması gereken ilk şey, merkeziyetçiliği azaltmak ve okullara daha fazla özerklik tanımaktır. Okullar, kendi ihtiyaçlarına göre karar alabilmeli ve bu süreçlerde öğretmenler daha aktif roller üstlenmelidir. Ancak bu yalnızca özerklikle sınırlı kalmamalı; aynı zamanda gereksiz bürokrat kadroları azaltılarak gerçek eğitimcilerin istihdamı artırılmalıdır.
Bugün, eğitim sisteminde öğretmenlerden daha fazla bürokratın söz sahibi olması kabul edilemez bir durumdur. Masa başında karar alan, sahadan uzak kişiler yerine, sınıfta öğrencileriyle birebir iletişimde olan eğitimcilerin söz hakkı olmalıdır. Örneğin:
Müfredat geliştirme: Müfredat, öğretmenlerin saha deneyimleri ve öğrencilerin yerel ihtiyaçlarına göre şekillendirilmelidir. Bir kırsal okulun ihtiyaçlarıyla bir büyükşehir okulunun ihtiyaçları aynı değildir.
Değerlendirme süreçleri: Merkezi sınavların ağırlığı azaltılarak, öğretmenlerin bireysel değerlendirme yöntemleri daha fazla dikkate alınabilir. Öğrencilerin yalnızca test sonuçlarına değil, yaratıcı ve uygulamalı becerilerine de önem verilmelidir.
Kaynakların yerinde kullanımı: Okul yöneticileri, bütçe kullanımında özgür bırakılarak okullarının eksiklerini daha hızlı giderebilir.
Eğitimde bürokrasinin azaltılması: Neden önemli?
Bugün devlet dairelerinde ve Milli Eğitim Bakanlığı’nda eğitimle ilgili gereksiz bürokrat kadroları önemli bir yük oluşturmaktadır. Bu kaynaklar, doğrudan eğitime yönlendirilse, daha fazla öğretmen istihdam edilebilir, sınıf mevcutları azaltılabilir ve eğitimde kalite artışı sağlanabilir. Örneğin, bir öğretmenin tek bir sınıfta 50 öğrenciyle ilgilenmeye çalışması yerine, daha az sayıda öğrenciye ulaşabilmesi, eğitimin niteliğini doğrudan artıracaktır.
Yerelden yükselen eğitim: Eğitimde asıl başarı, yerel dinamiklere uygun, hızlı ve etkili kararlarla mümkündür. Merkeziyetçilik ve bürokrasinin engellediği bu süreçler, okullara daha fazla özerklik tanınarak ve gerçek eğitimcilerin sisteme entegre edilmesiyle çözülebilir. Eğitim sistemi, bireysel başarıyı destekleyen, yaratıcı düşünebilen bireyler yetiştirebilmek için özgürleşmelidir.
Şunu unutmamak gerekir: Bir eğitim sistemi ne kadar özgür, ne kadar katılımcı ve ne kadar öğretmen odaklıysa, o kadar başarılı olur. Bürokratların değil, öğretmenlerin ve öğrencilerin sesi duyulan bir eğitim sistemi, Türkiye’nin geleceğini inşa edecektir.