Darbelerin gölgesinde kaybolan altınlar ve halkın sırtından zenginleşenler
Tarih, tekerrürden ibarettir derler.
1960 ve 1980 darbeleri sonrasında hazineden kaybolan 240 ton altın, bu sözün acı bir teyidi adeta. Halk “vatan kurtarıldı” derken, birilerinin cebi altınla doluyordu. Peki, bu darbeler gerçekten “milli irade” adına mı yapıldı, yoksa karanlık hesapların perdesi miydi?
Tarihin Kara Lekeleri:
Darbeler, daima “düzeni sağlama” vaadiyle gelir. Ancak geride bıraktıkları, yoksulluk, baskı ve derin bir güvensizliktir. 1960’ta 70 ton, 1980’de 170 ton altının bir gecede buharlaşması, devletin kasasını soymanın değilse nedir? Halkın sırtından köşe dönenlerin isimleri ise tarihin sayfalarında: Nejat Tümer’in bankadaki 750 bin lirası, Kenan Evren’in Sarıyer’deki 41 dairesi, Sedat Celasun’un Çankaya’daki 224 mülkü… Rakamlar, gerçeğin diliyle konuşuyor.
Dinamitlenen Değerler:
“Atatürkçülük” maskesi altında, başörtüsü yasaklarından İmam Hatiplere uzanan bir kin kusuldu. Kuran kursları kapatıldı, dindar kesim ötekileştirildi. Peki, bu politikalarla “çağdaşlık” mı savunuldu, yoksa toplumun dokusuna mı kast edildi? Halkın inancıyla savaşanlar, aynı ellerle hazineyi de soymaktan çekinmedi.
Mason Localarından Darbe Karargâhına:
“Çoğu Mason” olduğu iddia edilen bu generaller, darbe sonrası nasıl bu kadar zenginleşti? Bodrum’da 169 yazlık, Yalova’da 90 dubleks… Bu mülkler, milletin alın teriyle biriktirdiği servetin üzerine kuruldu. Halk fakirleşirken, generallerin servetleri katlandı.
Sonuç Yerine: Tarihle Yüzleşmek Zorundayız
Atatürk, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” derken, bu egemenliği çalanların kendi silah arkadaşları olacağını tahmin edebilir miydi? Tarih, yalnızca geçmişi değil, bugünü de aydınlatır. Bugün düşen her adımda, dünün hatalarından ders almalıyız. Altınlar çalındıysa, hesap sorulmalı; darbecilerin servetleri millete iade edilmeli. Unutmayalım: Devletin hazinesi deniz değildir; her kuruşunda halkın alın teri vardır.
Kapanış Sözü:
“Geçmişi hatırlamayanlar, onu tekrar yaşamak zorunda kalır.” – George Santayana
Bu yazı, tarihin karanlık sayfalarına ışık tutmak ve adaletin ısrarlı bir çağrısıdır. Çünkü gerçek kurtuluş, ancak hesap sorabildiğimizde gelecek.