Ciner yayın holding’in can grubuna devri; medya ve siyasetin kesişen yolları
Son dönemde Türkiye’de medya ve iş dünyası arasındaki ilişkilerin giderek daha derinleştiği, siyasetin bu süreçte belirleyici bir rol oynadığına şahit oluyoruz.
Son dönemde Türkiye’de medya ve iş dünyası arasındaki ilişkilerin giderek daha derinleştiği, siyasetin bu süreçte belirleyici bir rol oynadığına şahit oluyoruz. Ciner Yayın Holding‘in, önemli eğitim kurumlarıyla tanınan Can Grubu’na devri, sadece bir iş anlaşması değil, aynı zamanda medya ile siyasetin nasıl iç içe geçtiğini gösteren önemli bir örnek. Bu devir işlemi, arka planda adı sıkça anılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun etkisiyle daha da dikkat çekici bir hale geliyor.
Medya ve siyaset; kesişen çıkarlar
Medyanın gücü, hem kamuoyu oluşturma hem de toplumun algısını şekillendirme noktasında tartışmasız büyüktür. Türkiye’de medya, siyasilerin elinde bir güç aracına dönüşmüş durumda. Özellikle son yıllarda medya gruplarının sahiplik yapılarındaki değişiklikler, siyasetin arka planında neler döndüğüne dair ipuçları veriyor. Ciner Yayın Holding’in, Can Grubu’na devri de bu sürecin yeni bir halkasını oluşturuyor. Can Grubu’nun, Bilgi Üniversitesi ve Doğa Kolejleri gibi eğitim kurumlarıyla tanınan yapısı, medya dünyasında farklı bir etki alanı yaratabilir. Bu dönüşüm, sadece iş dünyasında değil, siyaset arenasında da önemli yansımalar doğurabilir.
Ekrem imamoğlu’nun iddialara etkisi; Medya ve siyasetin iç içe geçtiği bu tür süreçlerde, halkın güvenini kazanmak ve siyasi nüfuz oluşturmak amacıyla çeşitli stratejiler devreye giriyor. Ekrem İmamoğlu’nun bu süreçte etkili bir figür olarak görülmesi, yalnızca kulislerde konuşulan bir iddia olmaktan öteye geçiyor. İmamoğlu’nun adının bu tür medya devir işlemleriyle anılması, siyasetin medyayı kendi stratejilerine entegre etme biçimini gözler önüne seriyor. Arka planda “poleni kesilmeyen” bir stratejinin parçası olarak değerlendirilen bu süreç, halkın gözünde medya ve siyaset arasındaki sınırların giderek daha belirsiz hale geldiğini gösteriyor.
Strateji ya da İktidar aracı?
Medyanın gücünü ve etkisini kullanma amacı, sadece toplumun algısını etkilemekle sınırlı kalmaz. Aynı zamanda seçim süreçlerinde de büyük bir rol oynar. Türkiye gibi ülkelerde, medya sahiplik yapılarındaki değişiklikler, seçim öncesi siyasi stratejilerin de bir parçası olabilir. “Poleni kesilmeyen” bir strateji olarak tanımlanan bu tür girişimler, siyasi figürlerin medyayı nasıl bir silah olarak kullanmaya başladığını gözler önüne seriyor. Medya aracılığıyla toplumsal algıyı şekillendirmek, halkın düşüncelerini ve kararlarını etkilemek, siyasilerin iktidar mücadelesindeki en etkili silah haline gelmiş durumda.
Medya ve siyaset birleşiyor; Ciner Yayın Holding’in Can Grubu’na devri, sadece bir ekonomik hareket değil, aynı zamanda medya ile siyasetin birleştiği, birbirini etkileyen bir süreçtir. Ekrem İmamoğlu’nun adı etrafında dönen tartışmalar, siyasetin ve medyanın birbirine nasıl entegre olduğunu gösteriyor. Bu sürecin ilerleyen dönemlerde Türkiye’nin siyasi ve medya yapısında daha derin izler bırakacağı kesin. Ancak bu noktada en önemli soru, medyanın toplumun yararına mı yoksa siyasilerin çıkarları doğrultusunda mı işlediğidir.
Türkiye’deki medya sahiplik yapısındaki bu değişiklikler, medya özgürlüğü ve tarafsızlık açısından ciddi bir sınavı beraberinde getiriyor.
Siyasetçiler medyayı kullanarak toplumsal algıyı yönetmeye çalışırken, medyanın rolü ve etkisi daha da büyük bir öneme sahip olacak.