Çanakkale ve Adana’da deprem
Depremler karşısında öncelikli olarak yapılması gereken şey, deprem bilincini toplumun her kesiminde yaygınlaştırmaktır.
Çanakkale ve Adana‘da meydana gelen depremler, ülkemizin her köşesinin fay hatlarıyla çevrili olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor.
Doğa, varlığını ve gücünü sık sık bize hissettiriyor. Ancak bu sarsıntılar sadece jeolojik bir olay olarak kalmamalı; bizi düşünmeye ve daha etkin önlemler almaya sevk etmeli.
Eğitim, bu bilincin temelini oluşturur; okullardan başlayarak kamu kurumlarına, sivil toplum örgütlerinden bireylere kadar herkesin deprem öncesi, sırası ve sonrasında neler yapması gerektiğini bilmesi hayati önem taşır. Ayrıca, yapı denetimleri konusunda daha katı ve tavizsiz bir tutum sergilenmeli, çürük binalar derhal güçlendirilmelidir. Yeni yapılacak binalarda ise depreme dayanıklı inşaat standartlarına uymak zorunlu hale getirilmelidir.
Bu depremler aynı zamanda doğanın bir dili olarak da düşünülebilir. Toprak sarsıldığında, insanlara “Uyanın, gerekli tedbirleri alın!” mesajını veriyor gibidir. Bize düşen, bu mesajı doğru okuyarak ders çıkarmak ve harekete geçmektir. Ne yazık ki, çoğu zaman felaketler sonrasında önlemler alınıyor ve kısa süre sonra unutuluyor. Oysa deprem öncesinde yapılması gerekenler, bir doğal afeti önlemek değilse de, olası can ve mal kayıplarını en aza indirmek için son derece önemlidir.
Doğa insanı affetmez; ona ayak uydurmadığınız her an, bedelini ödemek zorunda kalırsınız. Bu nedenle, depremler bize sadece yıkımı değil, aynı zamanda bir uyanışı ve harekete geçme zorunluluğunu hatırlatır.