Bursa’da doğanın şiddeti ve insan eliyle gelen felaket
Fırtına bir uyarıdır. Bu uyarı, insanın çevresine karşı duyarsızlığına, plansız yapılaşmaya ve yetersiz altyapıya bir tokat gibi çarpar.
Bursa’da etkili olan kuvvetli fırtına, doğanın bizlere bir kez daha hatırlattığı bir güç gösterisiydi. Şehir, bir gecede sarsıldı. Otobüs durakları devrildi, ağaçlar köklerinden söküldü, park halindeki bir kamyonet adeta bir oyuncak gibi sürüklendi ve evlerin duvarlarına çarptı. Herkes uyurken, sokaklarda bir savaş yaşanıyordu. Ancak bu, sadece doğanın gücüyle açıklanacak bir durum değil.
“Rüzgâr bir hakikat öğretmenidir.” der bir bilge. Hakikati görmek isteyenler, bu fırtınadan çok şey öğrenebilir. Şehirlerimizde estetikten çok betonun hüküm sürdüğü bir düzen var. Dere yataklarına inşa edilen yapılar, altyapısı zayıf yollar, deniz kıyılarında ihmaller zinciri… Ve sonunda felaketin kaçınılmaz yüzü: Su baskınları, taşkınlar ve yıkım.
Gemlik’te denizin kara ile birleştiği o görüntü, aslında bizlere bir şey söylüyor: “Ben her zaman buradayım. Siz beni yok sayabilirsiniz, ama ben kendimi hatırlatırım.” Yolların göle dönmesi, rögarların taşıp asfaltta su birikintileri oluşturması sadece bir doğa olayı değil, aynı zamanda bir insan ihmalidir.
Bu fırtına, bizlere sadece yıkımı değil, çözüm için bir fırsatı da sunuyor. Daha sağlam altyapılar, doğaya saygılı projeler ve önleyici tedbirlerle bu tür olayların etkilerini azaltabiliriz. Unutulmamalıdır ki, doğa bize düşman değildir. O, sadece kendini savunur.
İnsanın doğaya ihanetinin bedeli, doğanın öfkesidir. Bursa’da yaşanan bu felaket, hepimize önemli bir ders olmalıdır. Şehirlerimizi daha yaşanabilir ve dayanıklı hale getirmek, sadece bir tercih değil, bir zorunluluktur. Aksi takdirde, doğa bizden alacağını alır, hem de fazlasıyla.
Bu fırtına son olsun diye değil, başlangıç olsun diye çalışmalıyız. Doğanın huzurunu, insanın güvenliğiyle buluşturacak adımları atmaktan asla geri durmamalıyız. Çünkü her rüzgâr, bir şeyleri savurup götürmeden önce bizlere bir kez daha sorar: “Bu sefer hazır mısınız?”