Boykot başlıyor tüketicinin gücü: birlikten kuvvet doğar
Hadi, 1 Şubat – 10 Şubat tarihleri arasında bir olalım. Sesimizi duyuralım ve raflar arasındaki sessizliğin, aslında halkın adalet çığlığı olduğunu gösterelim.
Hadi, 1 Şubat – 10 Şubat tarihleri arasında bir olalım. Sesimizi duyuralım ve raflar arasındaki sessizliğin, aslında halkın adalet çığlığı olduğunu gösterelim. Birlikte hareket edersek, değiştiremeyeceğimiz hiçbir şey yoktur. Çünkü bir toplum, haklarını savunduğu sürece özgürdür ve güçlüdür.
Bir ülkenin kalkınması, yalnızca üretimden değil, aynı zamanda tüketicinin bilinçli tavrından da geçer. Bugün geldiğimiz noktada, tüketici olarak haklarımızı savunmanın en etkili yollarından biri, örgütlü hareket etmek ve gerektiğinde boykotla sesimizi duyurmaktır. Çünkü market raflarındaki fahiş fiyatlar, her geçen gün halkın sırtına bir yük daha ekliyor. Çocukların süt içemediği, annelerin temel ihtiyaçları karşılamakta zorlandığı bir ekonomik sistem, sadece vicdanları değil, sosyal dengeleri de derinden sarsar.
Markette etiketler değişiyor, fiyatlar yükseliyor, her alışverişte cüzdanlar daha da boşalıyor. İnsanlar market arabalarını doldurmayı bırakın, temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor. Ekonomi daralıyor, ama kâr hırsı daralmıyor. İşte tam da bu noktada bir çağrı yapılıyor: 1-10 Şubat arasında tüm ulusal marketlere boykot!
Bu çağrı, aslında yalnızca bir tepki değil; aynı zamanda bir farkındalık hareketidir. Tüketicilerin sessiz kalmayacağını, birlik içinde harekete geçebileceğini göstermek için atılmış önemli bir adımdır. Çünkü ne yazık ki, karşımızda yalnızca fiyatları artıran değil, aynı zamanda insanları temel ihtiyaçlarından bile mahrum bırakan bir sistem var. Ve bu sistem, ancak kararlılıkla durdurulabilir.
Tüketici gücünün farkında mı?
Bir market rafındaki ürünün değerini belirleyen, o ürünü satın alan insandır. Tüketici, bu gücün farkına vardığında, piyasanın dengelerini altüst edebilir. Peki, bir düşünelim: Biz tüketmesek, raflar boş kalmaz mı? Ürünler elde kalmaz mı? Şirketler, müşterilerini kaybetmenin ne demek olduğunu anlamaz mı? İşte bu yüzden boykot çağrısı, aslında toplumsal bir uyanıştır.
“Birlikten kuvvet doğar” sözünü sık sık duyarız. Ancak bu söz, yalnızca lafla kalırsa anlamını yitirir. Birlik olmak, bir hedef uğruna kararlı adımlar atmaktır. Eğer herkes bu çağrıya kulak verirse, 10 gün boyunca süt, et, hazır gıda gibi ürünlere dokunmazsa, marketlerin cirolarında yaşanacak büyük düşüş, kâr hırsıyla hareket edenleri bir kez daha düşünmeye sevk edecektir.
Sessiz kalmayalım
Bazıları bu çağrıya karşı çıkabilir. “Bir şey değişmez” diyenler, umudu kırmaya çalışabilir. Ancak unutmayalım: Sessiz kalmak, yanlış olanı onaylamaktır. Eğer susarsak, zamlar artmaya, insanlar ezilmeye devam edecek. Ama harekete geçersek, en azından mücadele ettiğimizi göstereceğiz. Çünkü “bir şey değişmez” diyenler değil, “bir şey yapabiliriz” diyenlerdir dünyayı değiştiren.
Boykot, bir tepkiden fazlası
Bu boykot, yalnızca bir protesto değildir; aynı zamanda bir mesajdır. Bu mesaj, marketlerin sahiplerine, ekonomi yöneticilerine ve tüm topluma verilmelidir. “Biz buradayız ve haksızlığa göz yummayacağız” mesajı, bu boykotun asıl anlamıdır. Çünkü insanca yaşamak, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek bir lütuf değil, bir haktır.
Ekmek, çocuk maması, ilaç gibi acil ihtiyaçların dışında kalan her ürün için bu boykot uygulanabilir. Böylece temel ihtiyaçlardan vazgeçmeden, büyük bir ekonomik tepki ortaya koyabiliriz. Bu hareket, yalnızca bugünün değil, geleceğin de adaletli bir piyasa düzenine sahip olması için bir adımdır.
Birlikte daha güçlüyüz
Bu boykot, birey olarak ne kadar güçlü olduğumuzu, ama birlikte daha güçlü olabileceğimizi kanıtlamanın bir yolu. Hepimiz aynı gemideyiz ve bu gemi su alıyor. Ancak birlikte hareket edersek, bu gemiyi yüzdürmek mümkün. Boykot sadece bir başlangıç, ama etkili bir başlangıç olabilir.
Unutmayalım: “Bir mum karanlığı aydınlatır, ama bin mum bir odayı gün ışığına boğar.” Boykot, bu mumlardan biridir. Hepimiz elimizdeki ışığı yakarsak, karanlığı aydınlatabiliriz. Gelin, birlik olalım, haklarımızı koruyalım. Raflardaki fiyatların değil, insanca yaşamın değerini artırmak için harekete geçelim.
10 gün sürecek bir kararlılık, yıllarca sürecek bir farkındalığın kapısını aralayabilir. Hadi, bir olalım! Birlikten doğacak kuvvetle, adil bir piyasa düzenini birlikte inşa edelim.