Amerika’nın yanan itibarı, süper gücün aczi

Dünyanın “süper gücü” diye bilinen Amerika Birleşik Devletleri, teknolojisi, ekonomisi ve askeri gücüyle dünyaya hükmetmeye çalışırken, kendi içindeki bir yangını kontrol altına alamayacak kadar aciz bir görüntü sergiliyor.

Los Angeles’ta 7 Ocak’ta başlayan yangın, sadece binaları ve doğayı değil, ABD’nin “büyük güç” algısını da kül etti.

Yangın musluklarından su akmayan, itfaiyesi kovalarla müdahale etmek zorunda kalan, halkı kendi çabasıyla alevlerden kaçmaya mahkûm eden bir ülke… Hollywood’un milyar dolarlık malikâneleriyle övünen bir şehir, şimdi musluklarından bile su gelmediği için halkın isyan ettiği bir yer haline geldi. Süper güç mü dediniz? Yoksa krizler karşısında “seyirci” kalan bir dev mi?

Bu yangın, yalnızca Los Angeles’ın değil, dünyanın görmesi gereken bir hakikati ortaya koydu: Gösterişli güç ile gerçek güç arasında büyük bir fark vardır. Amerika, başka ülkelere demokrasi ve düzen götürmekle övünürken, kendi halkının yaşamını koruyamaz hale gelmiştir.

Ünlü aktris Sara Foster’ın “Yüksek vergiler ödüyoruz ama yangın musluklarımız boş!” isyanı ya da milyarder Rick Caruso’nun “3. dünya ülkesi gibiyiz” yorumu aslında bir çelişkiyi özetliyor. Milyonlarca dolarlık bütçelere rağmen halkın en temel ihtiyaçlarını karşılayamayan bir yönetim… Bu, yalnızca Amerika’nın değil, modern yönetim anlayışının da iflas ettiğinin bir göstergesidir.

Görünüşte büyük, ama içeride zayıf olan bir sistem… Hollywood’un ihtişamı bile bu gerçeği gizlemeye yetmiyor. Halk sokaklarda yangınla mücadele ederken, yetkililerin sessizliği ve beceriksizliği yalnızca öfke doğuruyor. Sosyal medyada yankılanan “Bu mudur süper güç?” sorusu artık kaçınılmaz bir hakikate dönüşüyor.

ABD, bugün itibarıyla sadece Los Angeles’ta çıkan yangınları değil, dünya üzerindeki “lider ülke” imajını da kaybediyor. Güç, sadece askeri ya da ekonomik üstünlük değildir; güç, halkını koruyabilmek, adil ve etkili bir yönetim sergileyebilmektir. Yangın muslukları boş olan bir ülke, kimin umudunu doldurabilir ki?

Süper güç mü, yönetsel kaos mu?
ABD’nin sahip olduğu teknoloji, kaynaklar ve finansal imkanlar düşünüldüğünde, bu çaresizlik açıklanabilir mi? Belki de sorun, kaynakların varlığında değil, yönetimindeki adaletsizliktedir. Vergilerle dolup taşan bir eyaletin itfaiye bütçesi nasıl kesilebilir? Musluklardan su gelmemesi “aksaklık” denilip geçiştirilecek bir durum mudur?

Belki de bu felaket, dünya için bir uyanış olmalı. Gücü sadece göstergelerle değil, insan hayatına yansıyan sonuçlarla ölçmeliyiz. Unutmayalım, “ateş düştüğü yeri yakar” ama bu ateşin dumanı, tüm dünyaya gerçekleri gösterir.