Açılan Hava Sahaları ve Bekleyen Uçaklar
İsrail ile İran arasında tırmanan gerilim, sadece yeryüzünde değil, gökyüzünde de etkisini gösterdi. Son günlerde bölgede yaşanan çatışmalar nedeniyle birçok ülke hava sahalarını uçuşlara kapatmak zorunda kaldı. Bu kararlar, hem sivil havacılık güvenliğini sağlama hem de uluslararası tansiyonu kontrol altında tutma çabasıydı. Ancak savaşın gölgesi uzun sürmedi, ve bugün itibarıyla umut verici bir gelişmeyle karşı karşıyayız: 9 ülke, hava sahalarını yeniden uçuşlara açtı.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun kamuoyuna yaptığı açıklamaya göre, Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan (Beyrut), Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri hava sahaları yeniden sivil uçuşlara açılmış durumda. Bu gelişme, hem Türk hava yolları hem de bölgedeki binlerce yolcu için derin bir nefes anlamına geliyor. Çünkü bu tür kısıtlamalar sadece devletleri değil, insanları da doğrudan etkiliyor. Havada bekleyen uçaklar, geciken seferler, aktarma trafiğinde oluşan kaos, yeri geldiğinde sağlık ya da ailevi aciliyet taşıyan bireyler açısından bir hayati meseleye dönüşüyor.
Ancak Her Şey Çözülmüş Değil
Bakan Uraloğlu’nun da vurguladığı gibi, İran hava sahasında kısıtlamalar hâlen devam ediyor. Özellikle Şiraz ve Tahran’da bekleyen yedi Türk uçağı, yolcularıyla birlikte Türkiye’ye dönemedi. İran’ın doğusundaki Meşhed bölgesinde kısmi uçuş izni veriliyor olsa da, ülke genelinde güvenlik gerekçesiyle uygulanan yasakların en az 2 Temmuz’a kadar süreceği öngörülüyor. Ancak Bakanlık, bu uçakların daha erken dönebilmesi için diplomatik ve teknik temaslarını sürdürüyor.
Bu Sadece Bir Uçuş Meselesi Değil
Bu gelişmeler bize sadece hava trafiğinden bahsetmiyor. Aynı zamanda uluslararası ilişkilerin, güvenliğin ve diplomasinin ne kadar çok boyutlu olduğunu da gösteriyor. Savaş sadece cephede değil, hava sahalarında, limanlarda, sınır kapılarında, hatta iletişim hatlarında da yaşanıyor. Ve böylesi zamanlarda sergilenen soğukkanlılık, kriz yönetimi, diplomatik manevra kabiliyeti; ülkelerin uluslararası saygınlığını belirleyen ana unsurlardan biri hâline geliyor.
Türkiye açısından bakıldığında ise yaşanan bu kriz, sivil havacılığımızın kriz anlarında hızlı refleks gösterebilme kapasitesini, pilot ve ekiplerin profesyonelliğini, Ulaştırma Bakanlığı’nın koordinasyon kabiliyetini bir kez daha sınavdan geçirmiş oldu.
Geriye Dönmeyi Bekleyen Sadece Uçaklar mı?
Şiraz ve Tahran’da bekleyen uçaklar gibi, belki de yüzlerce insan şu an Türkiye’ye dönmeyi bekliyor. Sadece turistler değil, iş insanları, öğrenciler, hasta yakınları… Ve elbette uçuş ekipleri. Onların gökyüzünde değil ama belirsizlik içinde süren bekleyişleri, savaşların nasıl görünmeyen ama yakıcı bir yüzü olduğunu da ortaya koyuyor.
Umalım ki, barış sağlanır, hava sahaları açılır ve insanlar yeniden özgürce hareket edebilir. Bir uçağın rotası yalnızca bir pusula değil, aynı zamanda insanlığın umut ve barış haritasını da çizer.
Bu haritada savaşın yeri yoktur, olmamalıdır.